Trump’ın Kripto Politikaları Tartışma Yarattı: Bitcoin(BTC) İdeallerinden Uzaklaşıyor mu?

Amerika ve Birleşik Krallık arasında imzalanan ticaret anlaşmasının ardından küresel finans piyasalarında olumlu bir hava esmeye başladı ve bu durum Bitcoin(BTC) için beklentileri artırdı. Sınırları aşan bir varlık olarak Bitcoin’in özgün yapısı, bu tür *politik gelişmeler* içerisinde daha da ön plana çıkıyor. Ancak bu olumlu görünümün ardında, bazı güç odaklarına avantaj sağlayan *politikaların çelişkili yapısı* hakkında eleştiriler de dikkat çekiyor.

Kripto paralar, şeffaf finans sistemine olan ihtiyacı dile getirerek halkın kontrolü tekrar eline almasını amaçlayan bir yenilik olarak ortaya çıktı. Özellikle 2008 küresel ekonomik krizinin ardından, Bitcoin, *finansal egemenliği* yeniden tanımlayan bir deney olarak değerlendirildi. Ancak bugün geldiği noktada, kripto varlıklar siyasî güç ve sermaye ilişkilerinin şekillendirdiği başka bir güç aracına dönüşme riskiyle karşı karşıya.

Bu kaygılar, Trump’ın politikalarında somut şekilde kendini göstermeye başladı. Hükümet, kripto sektörüne yönelik düzenlemeleri hızla gevşetirken, Trump’ın ailesiyle ilişkili ‘World Liberty Financial (WLF)’ adlı şirket, bu *regülasyon boşluğundan* doğrudan fayda sağlıyor. Kendi stablecoin’ini ve dijital token’ını piyasaya süren WLF, Adalet Bakanlığı’nın kripto suçlarına karşı yürüttüğü ekipleri dağıtması ve dolandırıcılık ile kara para aklamaya dair soruşturmaları durdurmasıyla birlikte *hızlandırılmış büyüme* süreci yaşıyor.

Denetleyici kurumlar ve sivil toplum örgütleri, WLF ile düzenleme gevşetmeleri arasında oluşabilecek *çıkar çatışmalarına* karşı uyarıda bulunuyor. Trump’ın savunduğu *kripto özgürlüğü* söyleminin, gerçekte belirli şirket ve bağlantılı kuruluşlara ayrıcalık sağlamak üzere kurgulanmış bir siyasî hamle olduğuna dair görüşler giderek artıyor. Son dönemde Trump bağlantılı ‘politik temalı coin’lerin piyasaya sürülmesi ise, kripto paraların *itaatkârlık aracı* gibi kullanılmaya başlandığını gösteriyor.

Hatta Trump ailesinin pay sahipliğiyle ilgili haberler de bu gelişmelerle ilişkili. WLF’nin %20’lik hisse satışının kamuoyuna açıklanmasına rağmen, şirkete yatırım akışı çoktan gerçekleşmiş durumda. Böylece daha geniş kitlelere *finansal özgürlük* vaat edilirken, aslında bu alan hala kapalı devre işleyen bir sistem olarak kalıyor. Sistemin dışında kalan halk ise hem yapısal engeller hem de bilgi eksikliği nedeniyle kenarda bırakılmış durumda.

Bu eğilim, kripto paranın ideallerinden uzaklaşıldığını gösteriyor. Banka hesabı olmayanlar ya da geleneksel finans kurumlarında yer bulamayanlar için bir umut olması gereken teknoloji, bugün bir başka *eşitsizlik düzenini* yeniden üretme yolunda ilerliyor.

Artık kriptonun sadece yatırım aracı ya da değer kazanma hedefiyle değil, gerçek kullanım alanlarıyla ne anlama geldiği yeniden tartışılmalı. Ailesine ücret ödemeden para gönderebilmek, ulusal para biriminin değer kaybına karşı stablecoin’lerle birikimini koruyabilmek gibi *günlük ihtiyaçlara yönelik çözümler* kriptonun gerçek ‘merkezsizliğini’ gösterebilir.

Trump özgürlük ve yenilikten bahsediyor olsa da, gerçekte yaptığı sadece eski güç yapılarına dijital bir kılıf geçirmek olabilir. Kripto dünyası özüne dönmek istiyorsa, bu teknolojinin *seçkinlerin gücünü pekiştirmesi* değil, bireylerin hayatını değiştirmesi gereklidir. Bunun tek yolu var: başladığı yere, yani ilkelerine geri dönmek.