Donald Trump’ın “Amerika’yı gezegenin ‘kripto para merkezi’ yapacağım” açıklaması yalnızca iddialı bir siyasi söylem değil. Bu ifade, onun destekçileri arasında hızla yayılmakta olan bir duyguyu da gözler önüne seriyor: Kripto paralar artık sadece bir yatırım aracı değil, muhafazakâr seçmenler için bağımsız bir finansal sistem olarak konumlanıyor. Bugün kripto para, hem siyasi bir mesaj aracı hem de kampanyaların temel finans altyapısı olarak öne çıkıyor.
ABD’de muhafazakâr siyaset kampanyaları ve siyasi eylem komiteleri (PAC’ler), artan şekilde kripto paraları politik bağış toplama aracı olarak kullanıyor. Düzenlemelerin daha gevşek olduğu eyaletlerde, bu sayede yasama veya regülasyon süreçlerine etki etme eğilimleri de gözlemleniyor. Öte yandan ilerici politikacılar ise kripto alanına daha mesafeli yaklaşıyor. Bu durum, kripto paraların Amerika’daki siyasal coğrafyada belirgin bir ‘sağa kayma’ çizgisine oturduğunu gösteriyor.
Yatırımcı davranışlarında da benzer bir bölünme mevcut. Opensecrets verilerine göre, 2022’deki ara seçimlerde kripto dostu PAC’ler ve bağışçılar kampanyalara toplamda yaklaşık 14 milyon dolar (yaklaşık 194 milyar TL) kaynak sağladı. Pew Research’e göre ise Cumhuriyetçi eğilimli erkeklerin yüzde 25’i kripto paralara yatırım yapmışken, bu oran Demokrat eğilimli erkeklerde yüzde 16 civarında kalmış durumda.
Peki neden birçok ilerici hala kripto paralara mesafeli kalıyor? Bunun birkaç sebebi var. Öncelikle birçok blokzincir projesi hâlâ teknik olgunluktan uzak ve tanıtım ağırlıklı biçimde ilerliyor. Ayrıca dijital varlıklar konusundaki içsel görüş ayrılıkları ve temkinli tutum, ilerici çevrelerin bu alana dahil olmasını sınırlıyor. Çoğu ilerici grup, sosyal eşitsizlikleri gidermeye ve yapısal reformlara öncelik verirken, sermaye odaklı yaklaşımlara içgüdüsel olarak karşı çıkıyor.
Bu durum aslında yeni teknolojilere yönelik geçmişteki tepkilere benziyor. İnternetin ilk dönemlerinde sendikalar dijital dönüşüme temkinli yaklaşmış, çevrecilerse sunucu çiftliklerinin enerji kullanımını sorun olarak görmüştü. MIT’den Sinan Aral, “erken benimseyenler sistemin karakterini belirler” sözleriyle teknolojik akımların yönünü kimin şekillendireceğine dikkat çekmişti. Bugüne baktığımızda bu erken benimseyici grubun muhafazakâr kanat olduğu açıkça görülüyor.
Elbette ilerici cepheden gelen eleştirilerin haklı yönleri de var. Kripto paralar vergi kaçakçılığı, dolandırıcılık ve yüksek enerji kullanımı gibi konular yüzünden eleştiriliyor. Ayrıca merkeziyetsiz finans sıklıkla ‘özgürlükçü’ ideolojilerle ilişkilendiriliyor. Ancak bu eleştiriler teknolojinin değil, onun nasıl kullanıldığının bir sonucu. Bu noktada gerekli olan şey ‘ön yargı’ değil, daha fazla değerlendirme ve deney.
Aslında blokzincir teknolojisi, ilerici değerlerin hayata geçirilmesinde de kullanılabilir. Örneğin Solana(SOL) ağı, Bitcoin(BTC)’e kıyasla çok daha az enerji harcıyor. Gitcoin isimli proje, bugüne kadar 50 milyon dolar (yaklaşık 695 milyar TL) tutarında dijital kamu yararı projesine kaynak sağladı. DisCO gibi yeni nesil yönetişim yapıları ise iş birliği ve ortak sorumluluk çerçevesine dayalı deneysel modeller olarak dikkat çekiyor.
Bu noktada ilerici kesimin artık yalnızca eleştirmek yerine, sürece *katılma* zamanı geldi. Demokrat Parti içerisinden bazı vekiller temkinli olmakla birlikte esnek bir tutum sergiliyor. Ancak bu ekosistem, fikir birliğinden çok *katılım* üzerinden evriliyor. Örneğin Wyoming eyaleti, Merkeziyetsiz Otonom Organizasyonları (DAO) yasal olarak tanıyan yasaları çoktan yürürlüğe koydu. Bu da klasik regülasyonlardan çok daha esnek, kendini yöneten bir sistemin yolu olduğunu gösteriyor.
Eğer ilerici kesim, kripto ve blokzincir teknolojilerinin siyasi ve toplumsal rotasına yön vermek istiyorsa, harekete geçmesi gerekiyor. Deneysel projeleri desteklemek, politikaya yön verecek yapılar kurmak ve gerçek dünyada uygulanacak örnekler üretmek, bu dönüşüm sürecinde fark yaratmanın yolları olabilir. Aksi hâlde, blokzincirin geleceği ilericilerin karşısında yer alan ideolojiler tarafından şekillendirilecek.
Yorum 0