Token piyasasında güven krizi: Yapısal sıfırlama zamanı mı?

Kripto para piyasasında Bitcoin(BTC) yeniden zirveye koşarken, altcoin yatırımcıları derin durgunluk nedeniyle hayal kırıklığı yaşıyor. Bu durum, Joe Biden yönetiminin düzenleyici baskısı karşısında Trump’ın kripto yanlısı politikalarının yatırımcı beklentilerini artırmasıyla ilişkilendiriliyor. Ancak genel tabloya bakıldığında, token piyasasında güvenin yeniden tesis edilmesi hâlâ uzak bir hedef.

Son birkaç yılda piyasaya sürülen büyük projelerin çoğu, toplam arzın yalnızca küçük bir kısmını halka açarken geri kalanını kurucu ekipler ve özel yatırımcılara ayırdı. Bu dağıtım yapısı, fiyat çarpıklıkları ve likidite eksikliği yarattı, ardından gelen süreçte ise yüzde 95’e varan değer kayıpları ‘alışılmış bir durum’ haline geldi. Yatırımcılar, *yönetim hakkı* ya da *fayda sağlayan* token gibi kavramları yanlış anlayarak onları yalnızca spekülatif yatırım araçları olarak gördü ve ağdan elde edilen gelirlerle olan bağlantı etkili şekilde çalışmadı.

Öte yandan, çoğu token yalnızca kripto para ekosistemine bağlı kalıp *gerçek dünya varlıkları* (RWA) üzerinden temellenmediği için, geleneksel finansla entegrasyon sağlanamadı. Bu tür yapıların ortak noktası ise *şeffaflık eksikliği* ve gelirle bağlantı kurulamayan modellerdi. Bu yüzden token piyasasında güven esasen çökmüş durumda.

Yine de son dönemde bazı yapı taşları yeniden şekilleniyor. Avrupa Birliği, MiCA düzenlemesiyle halka açık token arzlarına yönelik yasal sınırlar getirirken, Birleşik Krallık da token’ları geleneksel finansal ürünlerle benzer şekilde sınıflandırmak üzere düzenleme hazırlıkları yapıyor. Bu yeni çerçeveler devreye girdiğinde, içeriden sağlanan ayrıcalıklar veya eksik beyan gibi geçmişte göz ardı edilen uygulamalara *dur* denileceği düşünülüyor. Gelecekteki token projelerinin ise *sıkı bilgi açıklamaları ve ön değerlendirme süreçlerinden* geçmesi gerekecek, aksi halde büyük borsalarda listelenmeleri zorlaşacak.

Bu dönüşüm yakın vadede bazı projeler için zorluk yaratabilir. Ancak uzun vadede, *token yapılarının kalitesini artırmak ve piyasa güvenini geri kazanmak* adına önemli fırsatlar sunabilir. Özellikle BlackRock gibi büyük varlık yöneticilerinin tokenlaştırılmış gerçek varlıklara yatırım yapmaya başlaması, kripto yatırımcılarının hisse senedi veya tahvil gibi geleneksel araçlara da blokzincir üzerinden dolaylı yoldan erişmesini sağlayacak. Böylece, sadece kriptoyla sınırlı ve verimsiz portföylerden çıkılıp *çeşitlendirilmiş bir yatırım yaklaşımı* mümkün olabilir.

Sonuç olarak esas ihtiyaç duyulan şey *yapısal bir sıfırlama*. Sadece *yüksek kaliteli varlıkların* hayatta kaldığı bir sistem ve bu varlıkların sahiplerine doğrudan değer yarattığı bir çerçeve inşa edilirse, token’lar yeniden finans dünyasının ana akım oyuncularından biri haline gelebilir. Şu an, *token kavramını yeniden düşünme zamanı*, asla vazgeçme zamanı değil.