Amerikan Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu(SEC) tarafından kısa süre önce yayınlanan protokol staking’e ilişkin rehber, kripto para sektörünün regülasyonunda *önemli bir dönüm noktası* olarak değerlendiriliyor. SEC, Mayıs ayında paylaştığı belgede, bazı staking faaliyetlerinin menkul kıymet işlemi kapsamında değerlendirilmeyebileceğini ilk kez kamuya açık biçimde ima etti. Bu açıklama, blokzincir altyapısına katılım ile geleneksel yatırım araçları arasındaki farkın ayırt edilmeye çalışıldığına işaret ediyor. Böylelikle ABD'nin, staking konusunda daha ayrıntılı yaklaşım benimseyen ülkelerle *regülasyon açığını kapatması* için yeni bir fırsat doğmuş oldu.
Mevcut durumda staking faaliyetleri, “başkalarının çabasıyla kar sağlama beklentisine dayalı kolektif yatırım sözleşmesi” ifadesiyle özetlenen *Howey testi* sebebiyle yasal risk taşıyordu. Ancak birçok *hisse ispatı(PoS)* modelinde staking; herhangi bir teminat, kar garantisi ya da merkezileştirilmiş saklama sistemi olmadan çalışıyor ve katılımcılar yalnızca ağ güvenliğine katkı sağlamakla sorumlu oluyor. Protokol seviyesinde gerçekleştirilen *saklama dışı(non-custodial)* staking ile borsa üzerindeki saklama tabanlı modeller arasında açık bir ayrım yapılmadığı sürece, yenilik baskılanabilir ve regülasyon maliyetleri gereksiz yere artabilir.
Bu rehberin yayımlanması, SEC’nin teknik gerçeklikleri dikkate alarak düşünce tarzında değişikliğe gittiğini gösteriyor. Belge sadece hukuki bir değerlendirme sunmanın ötesine geçerek, *validator* işleyişinden staking yapısına ve protokol tasarımına kadar birçok teknik unsurun konunun uzmanlarıyla birlikte ele alındığını ortaya koydu. Bu yaklaşım, “teknoloji karşıtlığı” değil, *teknik bilgiye sahip olmanın* regülasyon sürecinin temel bir parçası olduğunu kabul eden bir anlayışı temsil ediyor.
SEC Komiseri Hester Peirce, geçmişte defalarca blokzincir teknolojisinin klasik finansal yapılarla birebir karşılaştırılmaması gerektiğini savunmuştu. Bu son rehber, görüşlerinin etkisini yansıtırcasına tüm staking işlemlerinin otomatikman “menkul kıymet ihracı” ya da “getiri sağlama” faaliyeti anlamına gelmediğini ortaya koyuyor. Böylece geliştirdiği sistemlerle ağ güvenliğini önceleyen yazılım geliştiriciler, menkul kıymet yasalarını ihlal etme riski olmadan çalışabilecekleri bir alan bulmuş oluyor.
Elbette söz konusu açıklama, tüm staking platformlarının yasal engellerden muaf tutulduğu anlamına gelmiyor. Eğer bir staking modeli, kar garantisi veya yüksek likidite taahhüdü sunuyorsa, hâlâ ciddi regülasyon risklerine açık kalabilir. Ancak yine de, SEC’nin yeni yaklaşımı; ABD’li geliştirici ve validator’lara daha *istikrarlı bir yasal zemin* sunmakla kalmıyor, aynı zamanda kurumsal yatırımcılara da *meşru altyapı seçenekleri* bulunduğu sinyalini veriyor.
Bazı kesimler, her türlü token ödülünün doğası gereği *finansal getiri* olduğunu öne sürse de bu yaklaşım, staking mekanizmalarının çeşitliliğini ve dağıtık yapısını göz ardı ediyor. Çoğu blokzincirde, ödüller merkezi bir yetkili tarafından verilen kazançlar değil, sistemin çalışmasını sürdüren otomatik kurallar üzerinden oluşan teşvik sistemleridir. Bu ortamda yetkilendirme yapan kullanıcılar varlıklarını kontrol etmeye devam ederken, validator’lar ise herhangi bir “yatırım ürünü” değil, *teknolojik hizmet* sunuyor.
Sonuç olarak konu sadece kanun yorumuyla sınırlı değil. Buradaki asıl mesele, dağıtık yapıya sahip sistemlerin nasıl çalıştığı ve bunların hangi durumlarda menkul kıymet yasaları kapsamında değerlendirileceğidir. SEC eğer bu sistemlerin doğasını dikkate almadan geniş bir düzenleme uygularsa, bu durum yenilikçi geliştiricilerin faaliyetlerini baskılayıp ABD’yi kripto rekabetinde *geri plana itebilir*. Dolayısıyla SEC’nin sektörle *diyaloğu sürdürme* yönündeki kararlılığı oldukça umut verici bulunuyor.
Etkili bir regülasyon oluşturmak, yeni kanunlar yazmaktan çok, *mevcut hukuki çerçevelerin teknolojik gerçekliğe uygun biçimde* yorumlanmasıyla mümkündür. Saklama gerektirmeyen staking örneğinde olduğu gibi, yüzeyde finansal bir faaliyet gibi görülse bile menkul kıymet özelliklerini taşımayan işlem türlerinin *belirgin şekilde ayrıştırılması* gerekiyor.
Geçmişte internetin “genel kabul gören” bir teknoloji haline gelmesinde, regülasyon otoritelerinin teknolojiye duyduğu anlayışın büyük payı vardı. Bugün aynı kavşakta bulunan kripto ve blokzincir için de benzer bir anlayış gerekiyor. SEC’nin staking konusundaki son açıklaması, bu tür bir anlayışa ulaşılabileceğinin işaret fişeği oldu. Sektör, süreci teknik açıklama ve yapıcı ortaklıklar üzerinden ilerletmeye devam ettikçe, daha gelişmiş bir *regülasyon ortamı* oluşturmak mümkün hale gelecek.
Yorum 0