Merkeziyetsiz finans(DeFi), uzun süredir ‘birlikte çalışabilirlik’ anlamına gelen *kompozabilite* üzerine inşa ediliyor. Ancak bu temel taş, çok zincirli yapının hızla yayılmasıyla birlikte sarsılmaya başladı. Artık kullanıcılar çok sayıda bağımsız blokzincirde dağılmış durumdalar ve bu da hem likiditenin parçalanmasına hem de daha önce merkezî ortamlarda çalışan teşvik sistemlerinin bozulmasına yol açıyor. Eskiden protokollerin aynı ortamda birbirine entegre olduğu bir yapı varken, bugün DeFi ekosistemi giderek ayrışmış, izole zincirlerden oluşan bir “silo pazarına” dönüşmüş durumda. DeFi hâlâ yaşıyor olabilir ancak bu parçalı yapıyı birbirine bağlayan bir altyapı olmadan etkisini yitirmeye mahkûm olabilir.
Şu anda DeFi’ın karşı karşıya olduğu en büyük ölçeklenme riski ‘dağılmış likidite’. Ethereum’un ölçek sorunları nedeniyle çok zincirli stratejilere yönelmek zorunlu hale geldi, fakat ortaya çıkan sonuç yeni problemleri beraberinde getirdi. Yeni Layer 1’lerin, rollup’ların ve uygulama özel zincirlerinin (appchain) ortaya çıkmasıyla, temel varlıklar birçok yere dağılmış durumda. Örneğin Aave 17 farklı blokzincirde, Pendle ise 11 blokzincirde bulunuyor. Her biri kendi başına güçlü olabilir ama zincirler arası likidite kullanımının zorluğu DeFi içinde ciddi bir darboğaz oluşturuyor.
Bu ayrışmış likidite durumu piyasaların sığlaşmasına, ‘slippage’ın artmasına ve kullanıcıların ile protokollerin teşviklerinin zayıflamasına neden oluyor. En iyi ekonomik modeller bile yeterli likidite olmadan doğru çalışmıyor. Ethereum ana ağında sorunsuz işleyen protokoller, farklı zincirlerde aynı başarıyı gösteremiyor. Bu durum model hatasından değil, çalıştıkları ortamın değişmesinden kaynaklanıyor. Sonuç olarak, *kompozabilitenin* eksikliği, DeFi’in temel yapısını tehdit ediyor.
Genelde çok zincirli ortamda kullanıcı deneyimi (UX) yetersizlikleri eleştirilse de, asıl sorun bunun da ötesinde: *birleşik bir yürütme katmanının olmaması*. Kullanıcıların cüzdan değiştirmesi, gas token toplaması veya zincirler arası köprü kullanması gibi işlemler yalnızca belirtileri. Esas yapısal sınırlama, zincirlerin birbirine entegre olmamasıyla ilgili. Her ne kadar bazı takas ve köprü çözümleri sunulmuş olsa da, likidite parçalı kalmaya devam ediyor ve bu da verimsizlikleri ortadan kaldırmıyor.
Pek çok çok zincirli protokol, zincir bazlı özel likidite havuzları üzerinden çalışıyor. Bu durum teşviklerin tekrarlanmasına, işlem yönlendirme açısından kısıtlamalara sebep oluyor. Ön yüz ne kadar tekdüze görünse bile, arka uçta sistem parçalanmış halde kalıyor. Sermaye verimsizliği artıyor ve farklı uygulamalar arasında geçiş zorlaştıkça *kompozabilite* riske giriyor. Likiditeyi özgürce transfer edemiyorsak ve strateji yürütmek için onlarca uygulama arasından geçmek gerekiyorsa, DeFi gerçekte ölçeklenebilirliğini sağlayamıyor. Bu yüzden çözüm olarak ‘solver’ sistemlerine ihtiyaç duyuluyor.
‘Solver’, kullanıcıların karmaşık çok zincirli işlemlerini gerçekleştiren bir aktör. Kendi sermayesini ve algoritmik karar verme sistemini kullanarak, bu işlemleri otomatik biçimde yürütüyor. Kullanıcı sadece amacını belirtiyor; solver, zincirler arasındaki geçişleri kendisi hallediyor. Bu sistem, senkronize bir yapı gibi çalışıyor. Dağınık blokzincir evrenini birleştirmek kolay olmasa da, solver tabanlı altyapılar senkronizasyonun bir tür ‘benzetimini’ yaparak kullanılabilir bir çözüm sunuyor.
Bu yapının temelini ‘amaç bazlı’ (*intent-based*) altyapılar oluşturuyor. Bu sadece yeni bir arayüz değil, aynı zamanda işlemlerin yürütülme şeklini ve likiditenin kullanımını baştan tanımlayan bir yaklaşım. Yeni ERC-7683 standardı, kullanıcı amaçlarının sistemli biçimde ifade edilmesini ve hayata geçirilmesini sağlıyor. Örneğin, Solana’dan Arbitrum’daki bir kasaya doğrudan takas yapılabilecek ya da BNB zincirindeki bir varlık, Ethereum’daki bir stratejiye yönlendirilebilecek. Böylece zincir bağımlılığı ortadan kalkıyor ve stratejiler ‘taşınabilir’ hale geliyor.
Buradaki hedef, tüm zincirleri bir örnek hale getirmek değil; her zincirin kendi kimliğini korurken ortak bir ağ yapısında birlikte çalışabilmesini sağlamak. Kullanıcılar yalnızca *sonuç odaklı* amaçlarını belirtirken, işlemin karmaşıklığını solver üstleniyor. Bu da çok zincirli yapının karmaşıklığını arka planda bırakıyor. Unutmamak gerekir ki, artık DeFi’da çok zincirlilik sıradan bir durum. Eğer *kompozabilite* alt yapı düzeyinde çözülmezse, mevcut merkeziyetsiz finans yapısı daha fazla ilerleyemeyebilir.
DeFi için asıl tehdit ani bir çöküş değil, yavaş ve sinsi bir aşınma. Zayıflayan likidite, azalan teşvikler ve ortadan kaybolan zincirler arası stratejiler bu yapı için risk oluşturuyor. Ancak solver altyapısı bu çatlakları kapatabilecek bir alternatif sunuyor. Zincirleri birbirine zorla uydurmak yerine, kullanıcı deneyimi üzerinden ‘senkronizeymiş gibi görünen bir yapı’ yaratarak, DeFi’in özünde yer alan *birlikte çalışabilirliğe* dayalı başarı modeline yeniden ulaşmak mümkün olabilir.
Yorum 0