SEC Üyesi Peirce'ten Kriptoya Gizlilik Vurgusu: DeFi ile Erişim Eşitliği Mümkün

ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu(SEC) üyesi Hester Peirce, finansal teknolojinin gelişimini desteklemenin ve özellikle kişisel mali gizliliğin korunmasının önemini bir kez daha gündeme taşıdı. ‘Kripto Anne’ olarak bilinen Peirce, kısa süre önce düzenlenen “Blockchain Bilimi” konferansında yaptığı konuşmada, Amerikan hükümetinin kripto teknolojilerini baskılamak yerine bu sistemleri gizliliği koruyan araçlar olarak değerlendirmesi gerektiğini savundu.

Peirce konuşmasında, mevcut finansal sistemin yoğun gözetim odaklı işlendiğini vurguladı. Verilere göre, 2024 yılı boyunca ABD'deki 324 bine yakın mali kurum, toplamda 25 milyonun üzerinde işlem kaydını hükümete bildirdi. Bunların 4,7 milyonu ise ‘şüpheli faaliyet raporu’ olarak dosyalandı. Peirce, devletin “Third-party Doctrine” (Üçüncü Taraf Doktrini) kavramı üzerinden mahkeme kararı olmadan finansal bilgilere erişebildiğine dikkat çekerken, SEC’in yatırımcıların tüm işlemlerini izleyen “Konsolide Denetim Takip Sistemi (CAT)”ni eleştirdi.

Yeni nesil gizlilik odaklı kriptografi teknolojilerinin bu sorunu çözebileceğini belirten Peirce, “sıfır bilgi kanıtları(Zero-knowledge proof)”, “mikserler” ve “gizlilik havuzları” gibi araçların hem gözetimin etkilerini azaltabildiğini hem de DeFi (merkezsiz finans) protokolleri sayesinde eşit ve şeffaf finansal erişim imkânı sunduğunu ifade etti. Peirce, “Geleneksel bankalar bazı müşterilere kredi vermek istemeyebilir. Oysa DeFi protokolleri, herkese aynı koşullarda şeffaf kredi imkânı sunabilir” diyerek bu yaklaşımın kapsayıcılığını öne çıkardı.

Peirce ayrıca Amerika’daki kripto politikaları için bazı önerilerde bulundu. ‘kripto varlıkların kişisel saklanma hakkı’ (self-custody) konusunda tüketicilerin desteklenmesini, açık kaynak geliştiricilerinin gereksiz regülasyonlardan korunmasını ve kişiler arası işlemlerde aracı zorunluluğu olmamasını talep etti. Peirce, “Komşumuzla doğrudan ticaret yaparken birbirimize işlem geçmişimizi bildirme zorunluluğumuz oluyorsa, burada özgür bir toplumdan söz edemeyiz” yorumunda bulundu.

Aynı gün SEC Başkanı Paul Atkins de “Proje Kripto” isimli girişimi duyurarak, ABD finans sisteminin dijital dönüşümünü başlatacaklarını açıkladı. Atkins, bir sonraki mali inovasyonun kökeninin ABD olacağını söylerken, kripto endüstrisiyle uyuşmayan ve artık geçerliliğini yitirmiş bazı düzenlemelerin kaldırılmasının gündemde olduğunu belirtti. Bu da tokenlaştırılmış varlıklar ve yeni nesil finansal modeller için daha uygun bir altyapı kurulması anlamına geliyor.

Beyaz Saray da aynı doğrultuda bir adım atmaya hazırlanıyor. Başkan Trump’ın talimatıyla geliştirilen bir yürütme emri, kripto müşterilerine karşı ayrımcılıkla hareket eden bankaların cezalandırılması yolunu açabilir. Bu adım, Biden döneminde yaşanan “kripto şirketlerinin hesaplarının kapatılması” sürecine karşı alınmış sert bir karşı önlem olarak yorumlanıyor.

Sonuç olarak, kripto para ekosistemine yönelik yaklaşımın baskıdan öteye geçerek teknoloji odaklı ve gizliliği esas alan bir noktaya evrildiği görülüyor. Şimdi gözler, bu dönüşümde ABD’nin nasıl bir rol üstleneceğine çevrilmiş durumda.