2008 küresel finans krizinin yarattığı güvensizlik ortamında, Satoshi Nakamoto insanlığa temel bir soru sordu: *Para nedir?* Verdiği yanıt ise matematiksel temellere dayanan merkeziyetsiz bir para sistemi olan Bitcoin(BTC) oldu. Güçlü kriptografi teknikleri (ECDSA, eliptik eğri dijital imzalama) sayesinde Bitcoin, 16 yıldır hiç hacklenmeden yatırımcıların güvenini kazanmayı başardı. Ancak şimdi, bu sistemi tehdit edebilecek yeni nesil bir teknoloji ortaya çıktı: *kuantum bilgisayarlar*.
Yalnızca birkaç yıl önce laboratuvarlarda varsayımsal bir araştırma konusu olan kuantum bilgisayarlar, artık ciddi bir siber güvenlik riski olarak görülüyor. Kuantum güvenlik uzmanı Michele Mosca, Bitcoin'in şifreleme altyapısının kırılabileceği *Q-Günü*’nün gelecek yıl kadar yakın olabileceğini söylüyor. Bu öylesine bir tahmin değil. ABD Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü (NIST) ile Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) gibi kurumlar, 2030 yılına kadar kuantum dayanıklı altyapılara geçişi hedefliyor.
Tüm bu gelişmelere rağmen, Bitcoin topluluğu halen BIP-360 ve ‘commit-delay-reveal’ gibi teorik önerilerden öteye geçebilmiş değil. Eğer zamanında somut adımlar atılmazsa, 2,2 trilyon dolarlık (yaklaşık 3.058 trilyon Kore wonu) piyasa değeri bir anda yerle bir olabilir. Sadece bir cüzdandaki şifre anahtarının ifşa edilmesi bile,16 yıllık bir güven inşasının çökmesine yol açabilir.
2024’te *hem umut hem tehdit* olarak öne çıkan gelişme ise Microsoft(MSFT)'un Majorana çipi oldu. Bu gelişme, kuantum bilgisayarların "süper hesaplayıcı" olma süresini onlarca yıldan birkaç yıla indirdi. McKinsey’e göre, şu anda dünyada yaklaşık 100 kuantum bilgisayar çalışıyor ve bu sayının 2030’a kadar 5.000’i aşması bekleniyor. Mevcut dijital sistemlerin aksine paralel işlem yapabilen kuantum bilgisayarlar, bugünkü şifreleme sistemlerini kolayca aşabilecek potansiyele sahip.
Bitcoin adreslerinin yaklaşık %30’u (yaklaşık 6,2 milyon coin) tekrar kullanılan P2PK veya P2PK-hash adreslerinde saklanıyor ve bu adresler kuantum saldırılarına açık durumda. BlackRock’un Bitcoin spot ETF başvurusunda bu tehdide açıkça yer vermesi, endişenin meşru olduğunu gösteriyor.
Q-Günü geldiğinde, Bitcoin blokzinciri üzerindeki geçmiş işlemler bile güvende olmayacak. Zira blokzinciri, doğası gereği herkese açık bir veri deposu. Kötü niyetli aktörler şimdiden bu verileri depolamaya başlamış durumda. “Şimdi topla, sonra kır” stratejisi aktif olarak işliyor.
Bu nedenle, blokzincirin mevcut şifreleme altyapısından kuantum dirençli yapılara geçmesi gerekiyor. Ancak bu, bir *hard fork* gerektirebilir ve bu durum; kullanıcı deneyimi bozulması, ağ parçalanması ve likidite dağılması gibi ciddi sorunlara yol açabilir.
Yine de tek çözüm hard fork değil. Katmanlı güvenlik sistemleri, kuantum dirençli anahtar yönetimi ve mevcut blokzincir üzerine entegre edilebilecek hibrit güvenlik altyapıları gibi farklı yöntemler de gündemde. Ancak sorun, Bitcoin’in tarihsel olarak *ağırkanlı bir şekilde* hareket etmesi ve topluluk içindeki karar mekanizmalarının yavaşlığı.
Artık Bitcoin’in varoluşuna yönelik tehditler teoriden çıkıp reel birer risk haline geldi. Satoshi'nin öngördüğü yeni para düzeni bir heykel gibi sabit tasarlanmamıştı. Aksine, zamanla evrilmesi bekleniyordu. Topluluğun artık bir karar vermesi gerekiyor. Q-Günü gelmeden önce harekete geçmek tek kurtuluş yolu. Unutulmamalı: Kuantum teknolojisinden daha büyük tehdit, *rahata alışmak* olabilir.
Yorum 0