Kripto piyasası yılın 365 günü, 24 saat boyunca durmaksızın işlem görüyor. Başkan Trump döneminden bu yana düzenlemelerle teknoloji arasındaki denge bozuldu ve bu durum, merkeziyetsiz finans(DeFi) içinde bireysel riskleri üstlenmeye dayalı ‘*kendi egemenliğini*’ esas alan bir kültürün yerleşmesine neden oldu. Ancak asıl sorun, bugünkü piyasa yapısında hiçbir yatırımcının gerçek anlamda rahat bir nefes alamıyor oluşu.
Kripto para piyasası, geleneksel finans sisteminden farklı olarak hiç kapanmıyor. Örneğin Wall Street'te işlemler Doğu saatiyle akşam 4’te sona ererken, dijital varlıklar hafta sonları ve tatil günlerinde bile anlık olarak işlem görmeye devam ediyor. Üstelik artık hisse senetleri bile giderek blok zinciri (on-chain) üzerine taşınıyor ve 24 saat işlem gören bir yapıya yaklaşıyor. Ancak şu anda kullanılabilir durumda olan finans araçları ister geleneksel finans(TradFi), ister merkeziyetsiz finans(DeFi) kapsamında olsun, hâlâ tamamen ‘*kullanıcının manuel müdahalesine*’ muhtaç. Bu da anlık piyasa hareketlerine karşı zamanında tepki vermeyi zorlaştırıyor.
Bu durumun sonucu olarak, yatırımcılar sürekli olarak ‘piyasa maruziyeti’ altında kalıyor ve bu da ciddi bir yorgunluk ve stres yaratıyor. Merkeziyetsiz cüzdanlarını kullanan yatırımcılar, olası teminat tamamlama çağrıları (margin call) veya zorunlu tasfiye risklerine karşı geceleri bile ekran başında kalmak zorunda. Paradoksal olarak, ‘programlanabilir finans’ idealine ulaşılmış olsa da, yatırımcılar hâlâ birçok uygulamayı elle dolaşarak varlıklarını yönetmek zorunda kalıyor.
Yatırımcıların korunamadığı ortamlar, merkeziyetsiz finansın karşılaştığı en büyük engellerden biri olarak görülüyor. Dışarıdan bakanlar kripto piyasasına girişi *yüksek volatilite* nedeniyle riskli algılayabilir; fakat asıl sorun, güvenilir bir koruma sisteminin olmaması. Artık kripto cüzdanlar sadece dijital varlıkları saklamaya değil, aynı zamanda bu varlıkları yönetmeye ve riskleri otomatik olarak algılayıp aksiyon alabilen ‘*aktif finans araçları*’na dönüşmek zorunda.
Günümüzdeki kripto cüzdanların çoğu, adeta ‘manuel kasalar’ gibi çalışıyor. Kullanıcının ya da piyasa koşullarının değişikliklerine tepki veremeyen bu sistemler, sürekli bildirimler, onay pencereleri ve elle yapılan girişlerle işliyor. Bu yapı, 24 saat açık bir piyasanın doğurduğu risklere karşı neredeyse tamamen savunmasız.
Bu eksiklikler, yaşanmış tecrübelerle de açıkça kendini gösteriyor. Örneğin Terra’nın stabil kripto parası UST, 2022 yılındaki çöküşünde sadece dört saat içinde %5 oranında sabitlemeye (peg) bağlılığını kaybetti ve yalnızca üç gün içinde neredeyse sıfırlandı. O dönemde özellikle Asya’daki bireysel yatırımcılar gece uyurken UST değerinin %30’dan fazlasını kaybetti. Otomatik koruma özelliği bulunmayan cüzdanlar bu tür senaryolarda çaresiz kaldı.
Piyasaların yıl boyunca aralıksız işlediği bu yeni düzene ayak uydurabilmek için artık yalnızca insan sezgisine dayanmak yeterli değil. Otomatik risk yönetimi, duruma göre tepki verebilen işlem mekanizmaları ve cüzdan içi gerçek zamanlı koruma sistemleri yeni dönemin olmazsa olmazı. Bir sonraki nesil kripto finans dünyası, ‘*varsayılan olarak güvenli*’ çalışan bir ekosistem olmak zorunda.
Yorum 0