Kripto para piyasasında yaşanan *tarihin en büyük kaldıraçlı tasfiye dalgası*, sektördeki yapısal zaafları bir kez daha gün yüzüne çıkardı. Başkan Trump'ın Çin'e yönelik yeni gümrük tarifesi açıklamasının ardından, Bitcoin(BTC) dahil olmak üzere piyasa genelinde ciddi düşüşler yaşandı. Bu çöküş sonucu, toplamda 19 milyar doları (yaklaşık 25 trilyon won) aşan uzun pozisyonlar tasfiye oldu. Ancak asıl dikkat çeken nokta, açıklamadan sadece yarım saat önce Hyperliquid platformunda açılan yüksek hacimli kısa pozisyonun, *içeriden öğrenenlerin ticareti* şüphesini gündeme getirmesi oldu.
Zincir üstü verilere göre, bir yatırımcı Trump’ın konuşması başlamadan yaklaşık 30 dakika önce Hyperliquid üzerinde büyük bir kısa pozisyon başlattı. Piyasanın aniden düşmesiyle bu işlem yaklaşık 160 milyon dolarlık (yaklaşık 2,16 trilyon won) kâr getirdi. Bazı yorumcular, bu pozisyonun arkasında *Başkan çevresine yakın bir figürün* olabileceğini öne sürerek, olayın siyasi bağlantı ihtimalini tartışmaya açtı.
Bu tartışmalar, kripto para sektöründeki *yapısal zafiyetlerin* bir yansıması olarak değerlendiriliyor. Token çıkarımı ve borsa listelemelerinin çoğu, girişim sermayesi çıkarlarına odaklanmış durumda. Ayrıca, borsa ya da proje içinden bilgiye erişim kolaylığı, piyasanın hala “*kripto versiyon Vahşi Batı*” etiketiyle anılmasına neden oluyor. Blockchain teknolojisinin sunduğu *şeffaflığa* rağmen, klasik finans piyasalarındaki gibi insan açgözlülüğü hâlâ sistemin etrafından dolaşmanın yollarını bulabiliyor.
Üstelik bu durum geleneksel piyasalarda da sıkça görülüyor. Örneğin, Lehman Brothers yöneticilerinin şirket batmadan önce hisse satması gibi açık olaylar bile cezalandırılamamıştı. Bunun nedenlerinden biri, mevcut yasaların kapsamının dar olması ve yasa dışı bilgi kullanımı dahilinde niyeti kanıtlamanın oldukça zor olması.
Özellikle 2009-2012 arasında yaşanan Yunanistan tahvil krizi sırasında, ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) 50’den fazla soruşturma açmış olmasına rağmen, içlerinden sadece biri bile mahkemede mahkûmiyetle sonuçlanamadı. Bunun nedeni olarak, yasa yapısının türev ürünleri –özellikle borçla ilgili işlemleri– tam olarak kapsayamaması gösteriliyor. 1934’te oluşturulan ABD Menkul Kıymetler Yasası'nın bugüne kadar büyük oranda değişmeden kalması da ciddi eleştirilere yol açıyor.
2000 yılında yürürlüğe giren 10b5-1 düzenlemesi bu durumu özetliyor. İçeriden öğrenilen bilgilerle işlem yapılmasını engellemek üzere hazırlanmış olsa da, bu sistemle sadece önceden satış planı sunan kişiler, bilgiye erişimleri olsa bile “hukuken” işlem yapabiliyorlar. 2016'dan beri devam eden “SEC vs. Panuwat” davası da bunun tipik bir örneği; yaklaşık 8 yıl süren davada nihayet mahkeme, Panuwat’ın şirket birleşmelerine dair gizli bilgileri kullanarak rakip şirketten opsiyon almasının, *gölge ticareti* sayılacağına hükmetti. Ancak bu hüküm yasa düzeyinde hâlâ net biçimde tanımlanmış değil.
Günümüz piyasalarının geldiği gelişmişlik seviyesi karşısında, mevcut yasal yapının yetersiz kaldığı düşünülüyor. Türev ürünler ve dijital varlıklar gibi yatırım araçlarının yanı sıra, politika brifingleri ve kamu kurumlarından gelen bilgiler de *içeriden öğrenilen veri* olarak sayılmalı. Ayrıca kamu görevlilerine getirilen kamuya açıklama yükümlülükleri, *bekleme süreleriyle* (cooling-off) birlikte güçlendirilmeli.
En kritik nokta ise, içeriden öğrenenlerin ticaretine ilişkin *hızlı hareket edebilen* bir yaptırım sisteminin oluşturulması. Yıllar süren davalar, milyarlarca dolarlık piyasa hareketlerini önlemekte yetersiz kalıyor. Kripto sektörü de burada istisna değil. Bir token'ın çıkarılışı, borsaya listelenişi ya da fon anlaşmalarının gerçekten şeffafça yapılıp yapılmadığı ve içeriden bilgiyle yönlendirilen işlemler olup olmadığı net şekilde incelenmeli. *Sektörde sağlıklı işleyen pazar yapısını isteyen herkes* bu tür adımlardan memnuniyet duyar.
Fakat tüm bu içgörüyü sadece kripto ekosistemiyle sınırlamak bir hata olur. Yasaların mevcut koşulları karşılayamaması sürece, herhangi bir içeriden bilgiye sahip kişi bu boşlukları kullanabilir. Bu da *yatırımcı güvenini* sarsarak piyasaların uzun vadeli istikrarını tehdit eder. Sonuç olarak, hangi alanda olursa olsun –ister geleneksel finans, ister dijital varlıklar– kuralları değiştirecek olan şey, sistemin doğrudan tehdit altında kalmasıdır.
Yorum 0