İngiltere Merkez Bankası'ndan stablecoin düzenlemesi: %40 zorunlu rezerv şartı

İngiltere Merkez Bankası, *stablecoin*’lere yönelik kapsamlı bir düzenleme süreci başlattı. Bu adım, söz konusu dijital varlıkların ödeme aracı olarak yaygın kullanımı nedeniyle finansal sistem için potansiyel bir tehdit oluşturabileceği kaygısıyla atıldı.

8’inde (yerel saatle), İngiltere Merkez Bankası(BoE), pounda dayalı ‘sistemik *stablecoin*’ler’e ilişkin bir düzenleme çerçevesini içeren taslak belgeyi kamuoyuna sundu. Banka, bu varlık sınıfının geniş ölçekli ödemelerde kullanımının, sistemsel risklerin yayılmasına neden olabileceğine dikkat çekti.

Taslağa göre, *stablecoin* ihraç eden kuruluşların toplam yükümlülüklerinin en az %40’ını merkez bankasında faizsiz şekilde tutması, geri kalan %60’ını ise İngiltere kısa vadeli devlet tahvillerinde bulundurması gerekiyor. Bu düzenleme, varlıkların hem likiditesini hem de istikrarını garanti altına almayı hedefliyor.

Taslak ayrıca bireysel yatırımcıları koruma ve piyasadaki yoğunlaşmayı önleme amacı taşıyan sınırlandırmalar da getiriyor. Buna göre bir birey, tek bir *stablecoin* türünden en fazla 20 bin pound (yaklaşık 3,46 milyon TL) tutarında varlık bulundurabilecek. Perakende şirketler için bu üst limit 10 milyon pound (yaklaşık 1,73 milyar TL) olarak belirlendi. Ancak banka, iş gereklilikleri doğrultusunda bu sınırlarda istisna uygulanabileceğini bildirdi.

BoE, bu düzenleme taslağı hakkında sektör ve piyasa aktörlerinden gelecek geri bildirimleri 2026 yılı 10 Şubat’a kadar toplamayı planlıyor. Nihai düzenleme ise 2026'nın ikinci yarısında tamamlanacak.

*Stablecoin*’ler düşük fiyat oynaklığı ve gerçek para birimlerine endeksli doğaları nedeniyle, ödeme ve havale işlemlerinde kullanım açısından ‘uygun’ olarak görülüyor. Ancak ihraç yapılarına ve teminat yapısına göre sistemik risklere zemin hazırlayabilecekleri yönünde uyarılar uzun süredir gündemde.

İngiltere Merkez Bankası’nın bu hamlesi, *stablecoin*’lerin yasal çerçeveye dahil edilme ihtimalini artırırken, aynı zamanda daha sıkı ve dikkatli bir denetim sürecinin sinyali olarak da değerlendiriliyor. Bu gelişmenin, Avrupa ve ABD gibi diğer büyük ekonomik bölgelerin düzenleme yaklaşımları üzerinde de etkili olması bekleniyor.