Vanguard, Bitcoin(BTC) ve Ethereum(ETH) ETF işlemlerine 2025’te başlıyor

Vanguard, yaklaşık 50 milyon bireysel müşteri için Bitcoin(BTC), Ethereum(ETH), Ripple(XRP) ve Solana(SOL) gibi kripto paralara dayalı *spot kripto para borsasında işlem gören fon* (ETF) ticaretine destek vereceğini açıklayarak, geleneksel finans dünyasında önemli bir dönüşümün fitilini ateşledi. Daha önce uzun yıllar kripto paralara karşı temkinli bir tutum sergileyen bu dev varlık yöneticisinin politika değişikliği, kurumsal yatırımcıların kripto varlıklara yönelik artan talebinin artık göz ardı edilemez bir noktaya ulaştığını gösteriyor.

Vanguard, en erken 2025 Aralık’tan itibaren onaylı *üçüncü taraf kripto ETF’leri* ile *yatırım fonlarını* müşterilerine sunmayı hedefliyor. Bu fonların alım satımı, yalnızca regülasyona tabi tutulan kripto para borsaları üzerinden sağlanacak. Şirket, kendisinin doğrudan spot kripto ETF ihraç etmeyeceğini belirtirken, Dogecoin(DOGE) gibi ‘meme coin’ler ile onaylanmamış token’ların platform politikası gereği dışlanmaya devam edeceğini vurguladı.

Vanguard, yayımladığı son raporlarında bu ETF’lerin piyasa dalgalanmalarına rağmen planlandığı şekilde çalıştığını belirtti. Ayrıca eğitim dokümanlarında kripto paraları *yüksek oynaklığa sahip varlıklar* olarak sınıflandırmasına rağmen, müşteri tercihini önceleyen bir yaklaşım benimsediklerini ve yatırım erişiminin bu nedenle açıldığını ifade etti. Bloomberg ETF analisti Eric Balchunas da şirket içinden aldığı bilgilere atıfla, "Bu ETF’ler birden fazla piyasa şokuna dayanabildi" değerlendirmesini paylaştı.

Vanguard’ın bu stratejik değişiminde rakip şirketlerin yükselen başarısı da etkili oldu. BlackRock’ın spot Bitcoin ETF’i 2024 yılı başında piyasaya sürüldükten sonra sadece üç hafta içinde 159 milyar doları (~23,4 trilyon TL) aşan varlık hacmine ulaştı. Fidelity de benzer şekilde kripto ETF’lere olan artan talep eşliğinde pazar payını genişletiyor.

Daha önce, "emeklilik portföylerine Bitcoin uygun değil" diyerek kripto paralardan uzak duran Vanguard’ın bu dönüşümü, hem şirket içi yönetim değişikliğine hem de müşteri taleplerine verilen *pragmatik bir yanıt* olarak görülüyor. Eski CEO Tim Buckley, Bitcoin’i *spekülatif bir varlık* olarak tanımlayarak sert bir duruş sergilemişti. Ancak yeni yönetim, daha esnek ve fırsat odaklı bir yaklaşım benimsedi.

Hâlihazırda ABD içinde 224 ve yurt dışında 228 fon yöneten Vanguard, spot kripto ETF'leri resmi yatırım ürünleri arasına dahil ettiğinde, kripto paraların piyasada algılanışı ve erişilebilirliği önemli ölçüde artabilir. Vanguard içinden gelen yorumlara göre, "bu adım tüm müşterilerin anında kriptoya yatırım yapmasına yol açmayacak; ancak mevcut aracı hesapları üzerinden bu varlıklara erişimin daha kolay hâle gelmesi açısından büyük önem taşıyor."

Bu değişim sektör genelinde gözlenen eğilimle paralellik gösteriyor. Örneğin Bank of America, yüksek varlıklı müşterilerine kripto ETF ürünlerine erişim sunmaya başlamış durumda. Banka içinde, portföylerin %1 ila %4’ü arasında kripto varlıklara yatırım yapılması öneriliyor. Profesyonel fon yöneticileri ve finansal danışmanlar da regülasyona uygun biçimde kripto varlıklara erişim olanağı sunan ETF'leri daha cazip buluyor.

Kripto ETF’lerin en büyük avantajı, yatırımcıların doğrudan dijital varlıkları tutmasına gerek kalmadan, fiyat hareketlerinden yararlanabilmelerine olanak sağlaması. Bu özellik, özellikle daha temkinli yatırımcılar açısından kripto paralara daha güvenli bir şekilde maruz kalma alanı sunarak, kripto varlıkların regülasyon ağına dâhil olma sürecini hızlandırabilir.

Piyasa yorumcuları, bu gelişmenin Bitcoin gibi öncü dijital varlıklara yönelik kurumsal talebi daha da artırabileceğini değerlendiriyor. Böylece kripto paraların yatırım portföylerindeki oranının büyümesi ve piyasa *likiditesinin* de artması söz konusu olabilir. Özellikle daha fazla kurumsal oyuncunun pazara girmesiyle birlikte, kripto para piyasasındaki *oynaklık düzeyinin* de daha fazla gündeme gelebileceği belirtiliyor.

Vanguard, kendi ürününü üretmeden yalnızca üçüncü parti kripto ETF’lere yer verse bile, sahip olduğu müşteri hacmi ve platform gücüyle piyasada önemli bir etki yaratma potansiyeline sahip.