Stabilcoin’ler, yeni nesil merkeziyetsiz bankacılık modeli olan ‘Deobank’ oluşumlarının büyüme motoru haline gelmeye başladı. Bu tür merkeziyetsiz finansal platformlar, özellikle ekonomik belirsizliklerin arttığı dönemlerde, ‘stabilcoin’ gibi istikrarlı varlıklara dayalı yapıları sayesinde daha erişilebilir ve şeffaf finans hizmetleri sunuyor.
Son dönemde ABD hükümetinin getirdiği yeni gümrük tarifeleriyle tırmanan ticaret gerilimleri ve federal borç tavanı müzakereleri gibi gelişmeler finansal piyasalarda oynaklığı artırırken, kurumsal yatırımcılar da alternatif varlık olarak ‘stabilcoin’lere yöneliyor. ABD Hazine Bakanlığı, kısa vadeli ‘acil tedbirlerle’ bütçe yükümlülüklerini karşılamaya çalışsa da, piyasadaki temkinli hava sürüyor. Buna rağmen, Tether’in USDt(USDT) ve Circle’ın USDC(USDC) gibi ‘stabilcoin’lerin işlem hacmi düzenli olarak artış gösteriyor.
Piyasa analiz firması ARK Invest’in verilerine göre, şu anda ‘stabilcoin’lerin toplam piyasa değeri 226 milyar dolar (yaklaşık 329,9 trilyon Kore wonu) ile tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştı. Bu miktarın %98’inden fazlası ABD doları endeksli ‘stabilcoin’lerden oluşurken, USDt tek başına %60’ı aşan bir pazar payına sahip. Öte yandan, Asya para birimlerine bağlı stabilcoin’lerin de gelecekte büyüme potansiyeline sahip olduğu ifade ediliyor. Rapor, bu yükselişin 2025 yılına kadar piyasa değerini 400 milyar dolara (yaklaşık 583,6 trilyon Kore wonu) taşıyabileceğini öngörüyor.
Özellikle yüksek enflasyonla mücadele eden Arjantin, Brezilya ve Nijerya gibi ülkelerde stabilcoin’lerin kullanım oranı keskin bir şekilde yükselmiş durumda. Brezilya’da kripto para işlemlerinin %90’ı ‘stabilcoin’lerle yapılırken, Arjantin’de tüketim harcamalarının %60’a yakını bu varlıklar aracılığıyla gerçekleşiyor. Bu ülkelerde halk, yerel para birimlerinin değer kaybına karşı çözüm olarak ‘stabilcoin’leri aktif şekilde kullanıyor.
Bu gelişmelere paralel olarak, stabilcoin’leri rezerv varlık olarak kullanan ‘Deobank’ konsepti, geleneksel finans sistemine alternatif bir yapı olarak dikkat çekiyor. Akıllı sözleşmeler üzerinden çalışan bu yeni model; gerçek zamanlı şeffaflık, merkeziyetsiz yapı ve kullanıcıların fonlarını doğrudan yönetebileceği cüzdansız hesaplarla faaliyet gösteriyor. Geleneksel sistemde banka hesabı açması zor olan birçok kişi için finansal erişim imkânı sağlıyor ve finansal dışlanmayı azaltma konusunda önemli bir rol oynuyor.
Küresel ödeme ağlarının daha basit hâle gelmesi, aracı maliyetlerinin düşmesi ve zaman farkı olmaksızın anında mutabakatlar sağlanması, Deobank’ların öne çıkan avantajları arasında yer alıyor. Blockchain tabanlı altyapısı sayesinde tüm işlemler şeffaf şekilde kaydediliyor ve bu yeni yaklaşım hem verimlilik hem de kapsayıcılığı aynı anda amaçlayan bir finansal paradigma sunuyor.
Daha genel perspektiften bakıldığında, son zamanlarda Japonya ve Çin’in ABD hazine tahvili satışlarını hızlandırması, Suudi Arabistan’ın petrodolar anlaşmasını sona erdirmesi, BRICS ülkelerinin SWIFT sistemini dolanma çabaları gibi adımlarla ‘doların küresel etkisi’ zayıflarken, ABD içinde ise ‘stabilcoin’ler aracılığıyla bir tür ‘dijital dolarlaşma’ stratejisinin güç kazandığı görülüyor. Gitgide daha fazla ‘on-chain’ işlem stabilcoin temelli gerçekleşiyor ve bu da Bitcoin(BTC) ile Ethereum(ETH) gibi büyük kripto para birimleri için adeta bir giriş kapısı işlevi görüyor.
Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde stabilcoin’ler ile Deobank’ların birlikte büyüyerek dijital finans altyapısını yeniden şekillendireceği öngörülüyor. Sınır ötesi hızlı ve düşük maliyetli işlemlerin sıradanlaştığı bir çağ hızla yaklaşırken, bu gelişmelerin geleneksel bankacılık sisteminde yapısal değişimleri de beraberinde getirmesi bekleniyor.
Yorum 0