Dünyanın birçok ülkesi merkez bankası dijital para birimi (CBDC) konusunda araştırmalar yürütürken ya da hayata geçirmeye hazırlanırken, düzenleyici kurumların kontrol gücüne dair endişeler artıyor. Bazı çevreler CBDC'yi yalnızca var olan paranın dijital versiyonu olarak görse de, bu sistemin aslında vatandaşlar üzerindeki gözetimi ve denetimi ciddi ölçüde artırabileceği belirtiliyor.
Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) Başkanı Augustin Carstens, yaptığı bir konuşmada, “CBDC sayesinde merkez bankaları paranın kullanımına dair kuralları ve teknolojik yaptırımı tamamen kontrol edebilir” açıklamasında bulundu. Bu açıklama, CBDC’nin nakitten farklı olarak kullanıcıların işlem özgürlüğünü doğrudan kısıtlayabileceği yönündeki uyarı niteliğinde.
CBDC, teknik olarak belirli bir yer, zaman ya da ürünle sınırlı şekilde programlanabiliyor. Hükümet politikalarına –örneğin iklim değişikliği, vergi düzenlemeleri, sağlık uygulamaları gibi– bireylerin uyumuna göre paranızın geçerliliği değiştirilebilir. Hatta daha ileri seviyelerde, harcamaları teşvik etmek ve tasarrufu caydırmak gibi etkiler de sisteme dahil edilebilir.
Bu konuda İngiltere Parlamentosu Ekonomi Komitesi endişelerini dile getirerek, “Yetkililer şu an için CBDC’nin politik amaçlarla kullanılmayacağını söylese de, gelecekte göreve gelecek yöneticiler bu yaklaşımı değiştirebilir” uyarısında bulundu. Yani dijital paranın bir gün finansal denetimin etkin bir aracı haline gelmesi ihtimali göz ardı edilmemeli. Bu durum, bireylerin para üzerindeki özgürlüğünün geçmişe oranla çok daha sınırlı olabileceğini ortaya koyuyor.
Bitcoin(BTC) ise tam tersine, bu tür finansal baskılardan kurtulmak isteyenler için güçlü bir alternatif olarak öne çıkıyor. Kullanıcının kendi varlığını doğrudan saklayabilmesi, onu devlet ya da merkezi otoritelerin sansür ve el koyma girişimlerine karşı korunaklı hale getiriyor. Bitcoin işlemlerinin kolay kolay engellenememesi de bu durumu destekliyor. Üstelik bu bir teori değil; 2011’de WikiLeaks'ten 2025’teki Bitcoin ile insani yardım hareketlerine kadar pek çok somut örnekle bu avantajlar doğrulanmış durumda.
CBDC’lerle ilgili bir diğer önemli risk ise güvenlik. İşlem verilerinin merkezi bir sunucuda toplanması, ulusal altyapıların dış saldırılara açık hale gelmesine neden olabilir. Devlet ve kamu kurumlarının son yıllarda defalarca siber saldırıya uğradığı düşünüldüğünde, paraya erişim gibi hayati bir yetkinin yalnızca bu kurumlara teslim edilmesinin büyük bir tehlike olduğu ifade ediliyor.
Bitcoin ise tersine, son 10 yılda 1 dakika bile duraksamayan *dünyanın en güvenilir bilgisayar ağı* olarak tanımlanıyor. Trilyonlarca dolar değerindeki varlıkları yöneten bu dijital defterin (ledger) bugüne kadar tek bir kez bile hack'lenmemiş olması, bu teknolojiye olan güveni artırıyor.
Öte yandan CBDC girişimlerinin Avrupa ve ABD gibi büyük ekonomilerde hız kazandığı görülüyor. Avrupa Merkez Bankası(ECB) bu yıl dijital euro hazırlıklarını tamamlamayı planlarken, ABD'de CBDC'yi yasaklayan bir başkanlık kararnamesi yürürlükte olsa da, fiilen aynı işlevi gören stabilcoin'lerin yaygınlaşmasına göz yumuluyor.
ABD’nin en büyük stabilcoini Tether’in CEO’su Paolo Ardoino, “ABD yasaları doğrultusunda varlıklara el koyma işlemi yapıyoruz ve FBI, Ulusal Güvenlik Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ile düzenli olarak iş birliği içerisindeyiz” açıklamasında bulundu. Bu ifadeler, özel sektör tarafından çıkarılmış stabilcoin'lerin de aslında devlet gözetimi altında işleyen birer CBDC gibi hareket ettiğini gösteriyor.
Bu gelişmeler ışığında, ekonomik aktörlerin önümüzdeki dönemde farklı biçimlerdeki dijital fiat paraların denetimi altına girme olasılığı oldukça yüksek. Ancak yine de Bitcoin gibi merkeziyetsiz ve izinsiz dijital varlıklar, bireysel para egemenliğini korumanın hala geçerli bir yolunu sunuyor. Bu varlıklar, baskıcı politikalardan ya da yapısal sistem hatalarından korunmak isteyenler için *tek gerçekçi ve etkili çıkış yolu* olabilir.
Yorum 0