Son günlerde Ethereum(ETH) ekosisteminde gündeme gelen ‘Layer 2 (L2) vergilendirme’ fikri, ciddi tartışmalara yol açtı. Ethereum ana ağının değerini koruma amacıyla ortaya atılan bu öneri, uzun vadede ağın parçalanması, kullanıcı kaybı ve *likidite eksikliği* gibi olumsuz sonuçlar doğurabileceği yönünde eleştiriliyor. İzin gerektirmeyen yapılarda sermaye genellikle en verimli alanlara yönelirken, Ethereum'un L2 rollup sisteminin bu doğal akışa karşı durduğu ileri sürülüyor.
Mevcut durumda Ethereum’un ölçeklenme stratejilerinin merkezinde yer alan rollup çözümleri, aynı zamanda ekosistemin en büyük risk unsurlarından biri olarak görülüyor. Hem Optimistic rollup’lar hem de sıfır bilgi (zk) temelli rollup’lar, kullanıcıların varlıklarını çekmeleri için bazen bir haftaya kadar beklemelerini gerektiriyor. Ayrıca rollup’lar arasında *likidite geçişi* oldukça sınırlı. Bu durum, ağın genelinde bir parçalanmaya yol açarken, kullanıcılar ise merkeziyetsizlikten ödün vermek zorunda kalıyor. Geliştiriciler ya tek bir rollup üzerinde yoğunlaşıp erişim kolaylığından feragat ediyor ya da birden fazla rollup arasında likiditeyi bölüştürerek *verimsizlik* ile karşı karşıya kalıyor.
Bu verimsizliklerin üstesinden gelebilecek protokoller, gelecekte daha fazla sermaye çekme şansına sahip olacak. Aynı zamanda, daha etkin çalışma koşulları ve yüksek kullanıcı memnuniyeti sağlayabilecekler. Bu konu yalnızca teknik değil, Ethereum’un yıllardır savunduğu *açıklık ve özerklik* ilkelerinin de bir tür sınavı niteliğinde.
Ethereum’un gelişimi, kullanıcıların sermaye hareketlerinin karmaşıklığını fark etmediği bir noktaya doğru evrilmeli. Köprüler ve çekim sıraları gibi yapısal engeller, protokol düzeyinde ortadan kaldırılmalı ve kullanıcı deneyimi mümkün olduğunca sadeleştirilmeli. Arka planda otomatik olarak çalışan *likidite yeniden dengeleme mekanizmaları* sayesinde, bir rollup’ta kilitli kalan varlıklar diğer rollup’lardaki arz-talep dengesine hızlıca cevap verebilir. Bu tür çözümler, genel sistemin esnekliğini artıracaktır.
Son hedef ise tepkisel köprüleme değil, kullanıcı niyetine göre optimize edilmiş bir *likidite yönlendirme sistemi* kurmak olmalı. Bu sayede, bugünkü gibi parçalı yapılar içinde bile *uyumluluk* artırılabilir ve merkezi otoriteler olmadan da ağın özerkliği ve ölçeklenebilirliği korunabilir. Aksi halde kullanıcılar tekrar merkezi borsalara yönelecek ve bu durum, kendi varlıklarını koruma hakkı gibi temel ilkelerin zedelenmesine yol açacaktır.
Verimli protokol tasarımları, gelecekte DeFi alanındaki rekabet gücünü belirleyecek. Sadece işlem ücretleri ya da getiri oranları değil, karmaşık likidite ortamları içinde bile sorunsuz işlem kabiliyeti, kilit avantaj haline geliyor. Kullanıcıların varlıklarını manuel olarak taşımadan dahi hizmet alabilecekleri platformlar, geleceğin kazananları olmaya aday.
2026’daki bir hard fork’tan sonra faaliyete geçmesi beklenen Ethereum yerlisi rollup’lar (Ethereum native rollup), ana ağ ile daha bütünleşik bir yapı sunacak. Henüz dağıtıma hazır olmasalar da sıralama paylaşımı ve ödeme sürelerinin iyileştirilmesi yoluyla farklı rollup’lar arasındaki esneklik daha da artabilir. Bu arada Optimistic rollup’lar da çekim sürelerinin kısaltılması için sıfır bilgi kanıt teknolojilerini uygulamaya hızla hazırlanıyor. Her ne kadar bu teknik gelişmeler ileriye dönük iyileşme vaat etse de, *gerçek ölçeklenme* yalnızca bu teknolojilere uygun şekilde tasarlanmış uygulamalar sayesinde gerçekleşebilir.
Özellikle ZK rollup’lar, zincirler arası mesajlaşmanın güvenilirliği, düşük gecikme süreleri gibi avantajları sayesinde ödeme, merkeziyetsiz alım satım ve gerçek zamanlı finans ürünleri gibi alanlarda güçlü bir alternatif sunuyor. Ethereum’un farklı rollup’lar arasında sermaye akışını kolaylaştıracak bir yapıya ulaşması, onu sadece kısa vadede değil, uzun vadede *küresel finans altyapısının temel taşı* haline getirebilir.
Ancak bu gelecek kendiliğinden oluşmayacak. Rollup’lara ‘vergi’ uygulamak gibi dışsal baskılar, belki kısa vadede gelir yaratabilir ancak uzun vadede Ethereum’un değer önerisini zayıflatabilir. Tekil bir yapı olan Solana(SOL) gibi rakiplerin aksine, Ethereum’un modüler yapısının güçlü yanları olduğu kadar, kullanıcı deneyimini zorlaştıran yönleri de var.
Ethereum’un belki de en büyük avantajı tarafsızlık. Bu tarafsızlık, *sermaye akışları üzerindeki özgürlüğü* de kapsıyor olmalı. Gelecek, rollup’ları engelleyerek değil; tam tersine, onların birbirleriyle bütünleşmesi ve adeta tek bir ekonomik motor olarak çalışmaları sağlanarak inşa edilecek.
Yorum 0