Phantom, blokzincir altyapısını tamamen ‘Sonic’ adıyla yenileyerek önemli bir dönüşüme imza attı. Bu köklü değişimin arkasında yatan ana neden, mevcut sistemdeki yapısal sınırlamalar. Hızlı işlem kesinliği ve düşük işlem ücretleriyle öne çıkan Phantom, ilk günden bu yana yönünü yönsüz döngüsel olmayan grafik (DAG) tabanlı bir mimariye çevirmiş olsa da, teknik olarak Ethereum(ETH) uyumlu sanal makine (EVM) sistemi ve hesap-temelli veri modeline bağımlı kalmıştı. Bu bağımlılık zaman içinde verilerin aşırı şişmesine ve işlem hızlarında tıkanıklık yaratmasına yol açtı.
Bu sorunları çözmek amacıyla geliştirilen bağımsız blokzincir sistemi Sonic, artık resmen kullanıma girdi. HTX'in yayımladığı güncel rapora göre yeni Sonic ana ağı, teknik altyapısından token ekonomisine kadar pek çok alanda önemli değişiklikler sunuyor. Bu dönüşüm yalnızca bir marka yenilemesi değil; Phantom’un yıllardır karşı karşıya kaldığı problemleri çözmeyi ve gelecekteki genişleme hedeflerini mümkün kılmayı amaçlayan kapsamlı bir teknik yeniden yapılanma. Bu nedenle, değişim ‘teknik yeniden doğuş’ olarak değerlendiriliyor.
Sonic’in en büyük yeniliklerinden biri kendi geliştirdiği sanal makine olan SonicVM. Bu motor, eski EVM bayt kodlarını dahili olarak optimize edilen bir forma çevirerek çalışıyor ve böylece işlem hızlarını önemli ölçüde artırıyor. Ayrıca, yoğun hesaplama gerektiren işlemler önceden analiz edilip önbellekleniyor; bu da yinelenen hesaplamanın önüne geçiyor. Yine de SonicVM, Ethereum ile tam uyumluluğu koruduğundan, Phantom ekosistemindeki mevcut akıllı sözleşmeler yeni ağ üzerinde de sorunsuz çalışabiliyor. Bu durum, geliştiriciler için geçiş sürecini oldukça kolaylaştırıyor.
Ayrıca, hız ve ölçeklenebilirliği artırmak adına veri yapısında da değişiklikler yapıldı. Sonic, yepyeni bir veri tabanı mimarisi olan SonicDB’yi tanıttı. Bu sistem, blokzincir durumlarını gerçek zamanlı olarak işleyen bir canlı veritabanı ile geçmişi saklayan bir arşiv veritabanı olarak ikiye ayırıyor. Bu sayede sıradan bir düğüm için veri depolama yükü %90’a kadar azalırken, ağ senkronizasyon süresi de ciddi oranda kısalıyor. Böylece daha verimli bir sistem oluşturularak çok daha fazla katılımcının ağı kullanabilmesi sağlanıyor.
Sonic’e geçiş, salt teknik bir ilerleme değil. İşlem hızı, donanım kaynaklarının etkin kullanımı ve geliştirici dostu yaklaşımlar gibi birçok alanda yankı bulabilecek bu adım, *DeFi* altyapısında temel bir değişimin habercisi olabilir. Phantom, bugüne dek sınırlayıcı yol haritalarına bağlı kalmışken, artık Sonic ile birlikte özgün kimliğini ve rekabet gücünü güçlendirme ve Web3 dünyasında daha merkezi bir rol oynama hedefini açıkça ortaya koymuş durumda.
Yorum 0