Kripto Güvenliği Alarm Veriyor: Dolandırıcılık Vakaları Artıyor

Kripto para piyasası hızla büyürken güvenlik sorunları giderek daha ön plana çıkıyor. Özellikle yeni kullanıcı sayısındaki artış, kimlik doğrulama ve güvenlik teknolojilerinin bu tempoya ayak uydurmasını gerektiriyor. Otomasyon, yapay zeka(AI) ve biyometrik doğrulama gibi çeşitli güvenlik çözümleri uygulanıyor olsa da, birçok kullanıcının hâlâ dolandırıcılık ve siber saldırı riskiyle karşı karşıya olduğu belirtiliyor.

2024 yılının ikinci yarısında kripto para platformlarına olan ilginin %20 oranında arttığı görülüyor. Özellikle ABD’de kurumsal yatırımcıların pazara daha fazla dahil olmasıyla güvenlik riskleri de artış gösterdi. Yapılan araştırmalara göre dünya nüfusunun yaklaşık %10,2'si kripto paralara yatırım yapıyor ve dijital platform kullanıcılarının her 100 kişisinden 1’i finansal dolandırıcılığa maruz kalıyor. Bu da yaklaşık 8 milyon yatırımcının çeşitli dijital dolandırıcılık yöntemlerinin hedefi olabileceğini gösteriyor.

Son dönemde 'Trump' markasını kullanan sahte meme coin projelerinin ortaya çıkması, yeni yatırımcıları hedef alan dolandırıcılık türlerinin arttığını gösteriyor. ABD yönetiminde yaşanan değişikliklerle kripto paralara yönelik olumlu bir hava oluşsa da güvenlik sistemlerinin bu hızla gelişim göstermemesi durumunda daha büyük zararların ortaya çıkabileceğine dair endişeler dile getiriliyor. Öte yandan yapay zeka destekli doğrulama sistemleri kimlik tespiti sürecini %46 oranında hızlandırarak yeni kullanıcıların kayıt sürecini kolaylaştırsa da güvenliğin artırılması için ek önlemler alınması gerektiği vurgulanıyor.

Kripto dolandırıcılıkları arasında en yaygın olan yöntem ise kimlik sahtekârlığı. Özellikle sahte belgeler kullanılarak gerçekleştirilen dolandırıcılıklara karşı biyometrik doğrulama ve belgesiz kimlik doğrulama yöntemleri yaygınlaşmaya başladı. Bu önlemler sayesinde doğrulama süreçlerinin hassasiyeti artırılırken, bu sistemleri uygulayan ülkelerde kullanıcı onay oranlarında büyük bir artış yaşandı. Ancak kripto para dolandırıcılıklarının %70’ten fazlası kullanıcıların platforma giriş yaptıktan sonra gerçekleştiği için, yalnızca KYC(Know Your Customer) doğrulama süreçlerinin yeterli olmadığı, sürekli izleme ve daha kapsamlı kullanıcı yönetiminin şart olduğu belirtiliyor.

Bu sorunlarla başa çıkmak isteyen şirketler, güvenlik stratejilerini yeniden yapılandırıyor. Kripto para şirketleri, olası tehditleri hızlı bir şekilde tespit etmek ve risklere karşı daha etkili şekilde mücadele edebilmek için AI destekli sürekli izleme sistemleri ve gelişmiş veri analiz yöntemleri kullanmaya başladı. ABD ve Kanada’da otomatik üçüncü taraf güvenlik çözümlerine olan talebin hızla artması, geleneksel iç güvenlik doğrulama süreçlerinin artık artan tehditlere karşı yeterli olmadığını ortaya koyuyor.

Ayrıca, güvenlik konusundaki düzenleyici değişiklikler de gündemde. ABD’de henüz tam oturmuş bir kripto para mevzuatı bulunmasa da, Singapur, Kanada, İngiltere ve Avrupa Birliği gibi bölgelerde ‘Travel Rule’ gibi düzenlemeler yürürlüğe girdi. Bu düzenlemeler, kripto para hizmet sağlayıcılarının(VASP) kara para aklamayı önleme(AML) gerekliliklerini sıkılaştırmasını sağlıyor. Ancak dünya genelindeki kripto şirketlerinin yalnızca %29’u bu düzenlemelere tamamen uyum sağlayabilmiş durumda.

2024 yılında hükümetlerin daha sıkı KYC gereklilikleri uygulaması beklenirken, ülkelerin merkezi kamu veritabanları ve dijital kimlik doğrulamalarını entegre etme yolunda ilerlediği görülüyor. Bu gelişmeler doğrultusunda kripto para şirketlerinin sadece belge bazlı doğrulama süreçlerini değil, geleneksel kimlik tanımlama yöntemleri ile dijital güvenlik çözümlerini birleştiren yeni güvenlik protokollerini uygulamaya koyması gerektiği ifade ediliyor.

Sonuç olarak, AI destekli çok katmanlı güvenlik stratejileri, davranış analizi ve gerçek zamanlı doğrulama çözümleri giderek daha hayati bir hale geliyor. Avrupa Birliği’nin ‘MiCA’(Piyasalar için Kripto Varlıklar Yönetmeliği) uygulamaya başlaması, kripto para güvenliği açısından önemli bir adım olarak görülüyor. Ancak küresel düzenlemelerin dijital dolandırıcılıkla aynı hızda gelişip gelişemeyeceği hâlâ soru işareti olarak kalıyor.