Son dönemde İspanya, Portekiz ve Fransa’da yaşanan büyük çaplı elektrik kesintileri, sadece bir enerji sorunu değil, aynı zamanda *bağlantı altyapılarının kırılganlığını* gözler önüne serdi. Bu durum, özellikle iletişim ağlarının enerjiye ne kadar bağımlı olduğunu net biçimde ortaya koydu. Bu sorun sadece Avrupa’ya özgü değil. 2021 yılında ABD’nin Teksas eyaletinde yaşanan yoğun kar ve elektrik kesintileri nedeniyle milyonlarca kişi ısınamadan günlerce beklemek zorunda kalmış, Houston’daki bazı sakinler banyolarını kullanabilmek için karları eritmişti. Bu olaylar enerji ve iletişim altyapısının düşündüğümüzden çok daha kolay çöktüğünü kanıtlıyor.
Bu tür krizler, yaşlanan altyapılarla sürekli artan dijital taleplerin çarpışması sonucu daha da ağırlaşıyor. Günümüzde herkesin ‘sürekli bağlantıda’ olduğu bir toplumda, mevcut sistem bu beklentileri karşılamakta zorlanıyor. 2030 yılına kadar küresel teknoloji endüstrisinin enerji tüketiminin neredeyse iki katına çıkacağı öngörülüyor. Tüm bu gelişmeler ışığında *blokzincir* sektörü artık ‘DePIN’ (Dağıtık Fiziksel Altyapı Ağı) modeline sadece bir prototip olarak değil, stratejik bir altyapı çözümü olarak bakmaya başladı.
DePIN modeli, yerel toplulukların direncini artırmaya yönelik bir çözüm sunuyor. Geleneksel olarak altyapılar büyük tekeller tarafından sahiplenilirken, DePIN modeli kişilerin ve küçük işletmelerin erişilebilir donanımlar –örneğin Wi-Fi yönlendiricileri ya da depolama cihazları– aracılığıyla katkı sunmasını esas alıyor. *DePIN* yalnızca internet altyapısıyla sınırlı değil. Ev tipi güneş enerjisi üretimi ya da yerel batarya depolama gibi uygulamalarla kurulan enerji sistemleri de bu çerçevede değerlendirilebilir. Bu model, uzaktaki büyük enerji santrallerine bel bağlamak yerine, mahalle ölçeğinde *gerçek enerji bağımsızlığını* mümkün kılabiliyor.
DePIN’in en büyük avantajlarından biri, *tekil arıza noktalarını* (SPoF) azaltması ve yerel krizlerde dahi kendi kendine çalışabilen bir sistem sunması. Bunun somut örneklerini de görmek mümkün. Hindistan'ın Dharamsala kasabasında yaşayan Tibetli mülteci topluluğu, sık sık yaşanan elektrik kesintilerine rağmen kendi kurdukları kablosuz ağ sayesinde iletişim sistemlerini çalışır durumda tutmayı başardı. Aynı şekilde, ABD’de yaşanan Sandy Kasırgası sırasında New York’un Red Hook bölgesinde insanlar kendi çaplarında örgütlenerek bir mesajlaşma ağı oluşturmuş ve dış dünyayla iletişimlerini sürdürebilmişti.
Bu demek değil ki DePIN mevcut sistemlerin tamamen yerini almalı. En etkili çözüm, merkezi ve merkeziyetsiz altyapıların *hibrit* şekilde bir araya getirilmesinden geçiyor. Örneğin, halihazırda dünya genelinde 3 milyondan fazla yönlendiriciyi kapsayan ‘OpenRoaming’ ağı, DePIN prensipleriyle birleştirilerek daha güçlü bir kablosuz altyapıya evrilebilir. Yerel toplulukların sahip olacağı ve işleteceği yeni erişim noktalarıyla *kamusal ağ kapsamındaki boşluklar* daha etkili biçimde doldurulabilir.
İleri düzey iklim olayları, büyük çaplı elektrik kesintileri ya da doğal afetler söz konusu olduğunda, yedek enerjiyle çalışan yerel DePIN ağları *tek bir bağlantı kurtarıcısı* olabilir. Bu noktada dijital dünya için bir ‘hayatta kalma altyapısından’ bahsetmek gerekiyor. Bu tür kaosları yalnızca haber olarak izlemek yerine, *erken uyarı sinyali* olarak görme zamanı geldi.
Bu yüzden, karar vericilerden şirketlere, şehir planlamacılarından devlet kurumlarına kadar tüm paydaşlar, sadece merkezi altyapıya bel bağlamanın sakıncalarını fark etmeli. Devlet politikaları, DePIN temelli ekosistemlerin büyümesini destekleyecek teşvik ve yasal düzenlemelere yönelmeli. İletişim şirketleri ve teknoloji firmaları ise kendi altyapılarına yaratıcı biçimde yerel yönlendiriciler, mesajlaşma düğümleri gibi *dağıtık bileşenleri* entegre etmeye odaklanmalı. Özellikle afetlere daha açık coğrafyalarda, kamu-özel sektör iş birliğiyle kurulacak DePIN altyapıları somut bir alternatif halini alabilir.
En kritik adım ise geleneksel sistemlerin *yaygın erişimini*, DePIN’in *yerel esnekliğiyle* birleştiren yarı merkezî bir model kurmak. Bu yaklaşım; ulaşım, sağlık, acil müdahale gibi temel kamu hizmetlerinin varlığını sürdürebilmesi açısından bir tercihten çok zorunluluktur. *Bağlantı*, sadece ışıklar açıkken değil, *enerji kesildiğinde de* çalışması gereken bir temel altyapıdır. Bir sonraki kriz anına kadar beklemek yerine, dijital hayat çizgimizi güçlendirmeye bugünden başlamalıyız.
Yorum 0