Dolar sabitli stablecoin’ler, DeFi’nin kaderini ABD faizine bağlıyor

Stablecoin’ler başlangıçta kripto para yatırımcılarının likidite sorununu çözmek amacıyla geliştirilmiş *bir araç* olarak ortaya çıktı. Dolar ile sabitlenmiş bu token’lar sayesinde 24 saat açık olan piyasalarda *istikrarlı bir referans varlık* oluştu ve bunun sonucunda borsa içinde ve dışında daha sistemli fiyatlandırma ve alım satım mümkün hale geldi. Ancak sadece birkaç yıl içinde, stablecoin’lerin rolü dijital finans ekosisteminin geneline yayıldı. *Dolar sabitli token’lar* artık DeFi alanında fiyatların belirleyicisi, teminatların standart ölçütü ve risk iştahının şekillendiricisi olarak *temel bir altyapı konumuna* geldi.

Sorun şu ki bu sistemin merkezinde hâlâ *Amerikan dolarının mutlak hakimiyeti* bulunuyor. Euro, yen ya da offshore yuan gibi diğer önemli para birimlerine dayanan stablecoin’lar anlamlı bir yaygınlık sağlayamazsa, küresel dijital varlık piyasası önümüzdeki yıllarda da dolara bağımlı kalmaktan kurtulamayacak.

Bu durum sürdükçe, kripto para likiditesi ABD Merkez Bankası(Fed)’nın faiz ve para politikalarıyla *doğrudan ilişkilidir*. Özellikle ABD tahvil piyasasında belirsizlik yaşanırsa, bu tür dalgalanmalar dijital varlıkları da ciddi şekilde etkileyebilir; Washington’daki ani politika değişimleri DeFi’ye doğrudan yansır ve bu da olumsuz bir döngünün başlamasına yol açabilir.

Halihazırda stablecoin’ler geleneksel finans (TradFi) ile kripto para arasında bir köprü görevi görüyor. Rakamlar her çeyrekte değişiklik gösterse de bu sistemin işleyişi oldukça net. *Dolar sabitli token’ların rezervleri çoğunlukla ABD Hazine’sinin kısa vadeli tahvilleri gibi güvenli varlıklara yatırılmış durumda.* Dolayısıyla ABD faiz oranı arttığında DeFi likiditesi artıyor; faiz düştüğünde ise tüm dijital varlık piyasası daralma eğilimine giriyor.