CoinEasy: Kripto, ABD'nin dijital altyapı ihracatında yeni stratejik araç

Küresel kripto araştırma platformu CoinEasy, yayımladığı son raporda ABD ile Çin arasında yaşanan yapısal değişim tartışmalarını 1985'teki Plaza Anlaşması’na benzeterek analiz etti. Ancak bu kez odak noktasının ‘dijital altyapı’ olduğunu vurgulayan CoinEasy, kripto paraların bir ‘isyan’ değil, artık uluslararası bir ‘stratejik varlık’ olarak yeniden tanımlandığını belirtti.

1985 tarihli Plaza Anlaşması, ABD’nin ticaret açığını dengelemek ve Japonya’nın aşırı ihracatına müdahale etmek amacıyla yapılmıştı. Bu süreçte ABD zayıf dolar politikasıyla ihracat avantajı elde ederken, Japonya güçlü yen nedeniyle tüketime dayalı ekonomiye kaydı. O dönemde ABD, yarı iletkenler, yazılım ve havacılık gibi yüksek katma değerli sektörlerde atağa geçerek S&P 500 endeksinin %740 oranında yükseldiği uzun soluklu bir piyasa rallisi yaşadı.

Bugün ise Çin, 2025’e girerken elektrikli araçlar, bataryalar ve güneş panelleri gibi düşük maliyetli ve yüksek arzlı ürünlere dayanan ihracat modeli nedeniyle sınırlara dayanmış durumda. Genç işsizlik oranlarının artışı, durgun iç piyasa ve emlak baskısı gibi sorunlar, Çin’in tüketim ağırlıklı bir yapıya geçmesi yönünde baskı oluşturuyor. CoinEasy’ye göre, ABD bu dönüşümü açık bir anlaşma ile değil, sessiz bir diplomasiyle teşvik ediyor ve şu an bir nevi ‘Web3 versiyonu’ Plaza Anlaşması oluşuyor.

Yeni düzende merkezde ‘ileri teknoloji ihracatı’ var. Yapay zeka, savunma sanayi, yarı iletkenlerle birlikte artık blokzincir teknolojisi ve kripto altyapısı da ABD’nin dışa dönük stratejisinin parçası olarak görülüyor. Bu kapsamda L2 ölçeklenebilirlik çözümleri, sıfır bilgi ispatları (ZK) ve dijital kimlik altyapıları gibi “altyapı olarak kripto” yaklaşımı dikkat çekiyor. CoinEasy araştırmasına göre, merkeziyetsizlik ve sistem karşıtlığı ile tanımlanan eski kripto anlayışının aksine ABD, artık *güvenilirlik*, *şeffaflık* ve *ölçeklenebilirlik* gibi unsurları vurgulayarak küresel standardı belirlemek istiyor.

Bu yaklaşım, kriptonun yalnızca bir *değişim aracı* değil, küresel veri ve finans sistemine giriş noktası olarak kullanılmasıyla kendini gösteriyor. ABD bu alt yapıyı Çin ve gelişmekte olan ülkeler gibi tüketim ağırlıklı piyasalara ihraç ederek, bu bölgelerde finansal işlemler ve veri akışının Amerikan teknolojisi üzerinde gerçekleşmesini hedefliyor. Singapur, Dubai ve Hong Kong gibi tarafsız kalmaya çalışan kripto merkezlerinin ise bu ABD merkezli teknoloji yığını karşısında etkinliğini kaybetmesi riski bulunuyor.

Sonuç olarak ABD, hem varlık piyasalarını ayakta tutan yapısıyla hem de teknolojik standardizasyonla dijital düzenin sınırlarını çiziyor. Kripto ise bu düzenin ‘bağlantı noktası’ konumunda. Çin ise tüketimi artırmak ve ileri teknoloji çözümleri ithal ederek ekonomik modelini dönüştürmek zorunda. Aksi halde ekonomik istikrarsızlık daha da büyüyebilir. CoinEasy, bu süreçte Web3 altyapı sağlayıcısı konumundaki kripto projelerin küresel yeniden yapılanmaya kritik düzeyde katkı sunduğunu belirtiyor.

Artık kripto, yalnızca bir yatırım aracı değil; ‘dijital düzenin standardı’. ABD’nin bu alandaki ihracat yaklaşımı, “kripto isyan değil, altyapıdır” söylemiyle birlikte gelecek yıllarda küresel politika ve ekonomi üzerinde derin izler bırakabilir.