Donald Trump’ın Meksika ve Latin Amerika’daki uyuşturucu kartellerini *yabancı terör örgütü (FTO)* ve *küresel terör örgütü (SDGT)* olarak resmen tanıması, kripto para sektöründe yeni bir düzenleyici riskin kapısını araladığı yorumlarını beraberinde getirdi. Yüzeyde suç örgütlerini hedef alan bir önlem gibi görünse de, bu adımın geliştiriciler ve yatırımcıları da *cezai ya da hukuki sorumluluk* altına sokabileceği endişesi dile getiriliyor.
Trump yönetiminin kartellere yönelik politikaları içinde en dikkat çeken hamlelerden biri ABD Adalet Bakanlığı(DOJ)’nın girişimleri oldu. Başkan’ın talimatı üzerine DOJ, federal savcılara terörle mücadele yasaları ve yasa dışı silah kaçakçılığı da dahil olmak üzere *en geniş kapsamlı yasal araçlarla* bu kartelleri yargılamaları yönünde yönerge verdi. Bu çerçevede en çok dikkat çeken yasa ise 18 U.S.C §2339B, yani kamuoyunda *“malzeme desteği yasası”* olarak bilinen madde. Bu yasa, terör örgütlerine yalnızca silah gibi fiziksel araçları değil, *hizmetler veya dijital varlıklar gibi maddi olmayan destekleri* sunanları da ağır cezalarla yargılamaya olanak tanıyor.
Kripto para sektörü açısından bu yasanın etkili olma ihtimali, ABD hükümetinin kartellerin kripto paraları *kara para aklama aracı* olarak kullandığına dair mevcut inancından kaynaklanıyor. Blockchain analiz firması TRM Labs’e göre, FTO ve SDGT listesine alınan Sinaloa Karteli, bazı kripto platformları aracılığıyla uyuşturucu gelirlerini aklamaya çalıştı. Bu bulgular, federal savcıların geliştiricileri ya da risk sermayesiyle destek veren yatırımcıları bile *terör örgütlerine “malzeme desteği” sunan suç ortakları* olarak değerlendirebileceği yönündeki endişeleri güçlendiriyor.
Aslında bu tür yasal baskılar halihazırda uygulanmaya başlamış durumda. Hükümet daha önce blokzincir anonimlik protokolü ‘Tornado Cash’in geliştiricisini kara para aklama ve yaptırımları ihlal etme suçlamalarıyla yargılamıştı. Bu durum, *kripto yazılım geliştiricilerinin de cezai sorumluluk altına girebileceğine dair* önemli bir emsal oluşturdu. Cezai yaptırımların yanı sıra, terörle mücadele yasaları kapsamında açılacak sivil davalar da sektöre ağır darbe vurabilir. Bu yasalara göre, terör kurbanları veya aileleri, terörü planlayan ya da dolaylı da olsa yardımda bulunan üçüncü şahıslardan tazminat talep edebiliyor.
Gerçek hayattan bir örnek olarak, 2023 sonlarında Binance ve kurucusu Changpeng Zhao suçlamaları kabul ettikten sonra, İsrail’e yönelik Hamas saldırısında zarar gören mağdurlar Binance’a karşı tazminat davası açtı. Davacılar, şirketin Hamas gibi terör örgütlerinin fon transferine olanak tanıdığını ve en az 60 milyon dolarlık yasa dışı işlemi kolaylaştırdığını ileri sürdü. Her ne kadar dava kısmen reddedilmiş olsa da, mahkeme *bilirkişi incelemesini gerektiren temel hukuki sorulara ilişkin yargılamaya devam edilmesine* karar verdi. Bu son gelişmeler, kartel-terör örgütü atamasının kripto dünyasındaki diğer benzer davalara da zemin hazırlayabileceğini gösteriyor.
Kripto firmalarının kendilerini doğrudan terörle ilişkilendirmese bile tehditten muaf olduklarını düşünmeleri mümkün değil. Çünkü terör örgütü tanımlaması yalnızca ABD içinde değil, küresel ölçekte geçerli hale getirildi. Bu da dünyanın dört bir yanındaki borsa, cüzdan servisi, geliştirici topluluğu ve yatırımcı ağı gibi tüm paydaşların kapsama alanına alınabileceği anlamına geliyor. Dolayısıyla *uyum sistemlerinin baştan sona gözden geçirilmesi ve güçlendirilmesi* zorunlu hale geliyor.
Uzmanlar artık kripto sektörü için terörle mücadele yasalarına uygunlukta yalnızca geleneksel finansal suç standartlarının yeterli olmayacağını vurguluyor. Özellikle işlemlerin karşı taraflarının FTO ya da SDGT bağlantılı olma ihtimaline karşı *anlık izleme sistemlerinin* kurulması ve ülkeler bazında *risk analizlerinin* sürekli güncellenmesi gibi ihtiyaçlar ön plana çıkıyor. Trump’ın kartelleri hedef alan politikası, yalnızca bir uyuşturucuyla mücadele programı değil, aynı zamanda *düzenleyici boşlukları hedef alan yeni tür bir yasal saldırı aracı* halini aldı.
Yorum 0