Hareketsiz Bitcoin(BTC) rezervleri DeFi ile milyarlarca dolarlık potansiyele dönüşebilir

Bitcoin(BTC), kripto para dünyasının lider varlığı olarak kabul edilirken, aynı zamanda küresel olarak en değerli ilk 10 varlık arasında da yer alıyor. Genellikle ‘değer saklama’ aracı olarak görülen Bitcoin’in büyük bir kısmı ise uzun süredir cüzdanlarda hareketsiz biçimde duruyor. Gerçek piyasa dolaşımında ise yıllık arzın yalnızca bir kısmı etkin şekilde kullanılıyor.

Bu şekilde uzun süredir işlem görmeyen ‘hareketsiz Bitcoin’ler, henüz keşfedilmemiş büyük bir finansal potansiyel taşıyor. Günümüzde Bitcoin’in elden çıkarılmadan elde tutulması bir strateji haline gelmiş durumda ve bu anlatı genellikle ‘değer saklama’ kavramıyla açıklanıyor. Ancak merkeziyetsiz finans (DeFi) teknolojisindeki gelişmeler, sadece elde tutularak da gelir elde etme fırsatları sunuyor. Yani cüzdanlarda pasif halde bekleyen bu varlıklar, DeFi aracılığıyla yeni değerler yaratabilir.

On-chain analiz firması Glassnode’un verilerine göre 2025 başı itibarıyla, en az bir yıldır transfer edilmeyen Bitcoin’ler toplam arzın yaklaşık %62’sine karşılık geliyor. Bu durum uzun vadeli tutma hedefinin yanı sıra, erişim kaybı veya sahiplerinin yaşamını yitirmesi gibi nedenleri de kapsıyor. Ancak bu uzun süreli hareketsizlik, piyasaya aniden geri döndüklerinde ciddi fiyat dalgalanmalarına sebep olabilir. Bu nedenle, bu varlıkların DeFi kapsamında aktif biçimde değerlendirilmemesi için bir neden görünmüyor.

Eğer yüz binlerce hareketsiz Bitcoin aynı anda aktif hale gelirse, kripto para piyasasında dramatik dalgalanmalar yaşanabilir. Yüklü satış dalgaları piyasayı baskı altına alabilir ve dolaşımdaki arzın artmasıyla fiyat üzerinde düşüş yönlü baskı oluşabilir. Ancak eğer bu varlıklar satış amacıyla değil de üretken bir DeFi ekosistemine yönlendirilirse, satış yapılmaksızın piyasaya likidite kazandırılabilir ve bu da piyasada istikrar sağlayabilir. Bu senaryoda Bitcoin sadece bir değer deposu değil, aynı zamanda gelir üreten bir finansal varlık haline gelir.

Bu bağlamda, yakın zamanda Başkan Trump tarafından duyurulan stratejik Bitcoin rezerv planı dikkat çekiyor. ABD hükümeti, elinde bulundurduğu 198.000 adet Bitcoin’i satmadan ve bütçeyi etkilemeden değerlendirmeyi planlıyor. Bu rezervin yeniden stake edilmesi gibi yöntemlerle DeFi uygulamalarında kullanılma ihtimali, önemli bir adım olarak görülüyor. Bu da ABD için büyük gelir potansiyeli anlamına geliyor.

Hareketsiz Bitcoin’lerin DeFi sistemine entegre edilmesi, farklı kullanım alanlarının önünü açıyor. Örneğin, ağ üzerindeki işlem hacmi ve işlem ücretlerinin artması sonucu madencilik ekosistemine de olumlu etkiler sunabilir. Şu anda, DeFi sisteminde kilitli toplam Bitcoin miktarı yaklaşık 5 milyar dolar (yaklaşık 7,3 trilyon won) seviyesinde ve bu rakam toplam DeFi kilitli varlıkların yalnızca %6’sını oluşturuyor. Buna karşılık Ethereum(ETH), yaklaşık 52,5 milyar dolarlık TVL ile tüm sistemin yarısından fazlasına sahip. Bitcoin’in bu alanda güçlü bir konum elde etmesi için hareketsiz varlıkların küçük bir kısmının bile sisteme dahil edilmesi yeterli olabilir.

Ayrıca, özellikle uzun vadeli yatırım yapan bireyler ile kurumsal yatırımcılar tarafından tutulan Bitcoin miktarı göz önüne alındığında, piyasa düşüşlerinde satış baskısının düşük olması, DeFi için ekstra bir istikrar sağlayabilir. Şu anda hareketsiz kalan bu varlıkların yalnızca küçük bir kısmı dahi DeFi’ye girse, milyarlarca dolarlık yeni likidite piyasaya kazandırılmış olur.

Bu bağlamda en çok öne çıkan yöntemlerden biri de ‘yeniden stake etme’ yani ‘restaking’. Bu sistemde yatırımcı, sahip olduğu Bitcoin’i merkeziyetsiz bir protokole emanet ediyor ve karşılığında pasif gelir elde ederken, ağ da ekonomik anlamda güçleniyor. Düşük riskli ve öngörülebilir kazanç sağlayan bu yaklaşım, geleneksel finansal yatırımcılara da hitap ediyor. Böylece hem DeFi ekosistemi değer kazanıyor hem de geleneksel finans dünyasıyla daha entegre bir yapı oluşuyor.