Bitcoin(BTC) biriktirmek isteyen şirketler arasında kıyasıya bir yarış yaşanıyor. Kripto para analiz uzmanı Adam Livingston bu durumu “Sadece talep patlaması değil, tarihi bir kırılma noktası” olarak tanımlıyor. Aynı zamanda kurumsal ilgiyle birlikte gelen bu birikim trendi, geleneksel finans sistemlerinin dengesini de ciddi şekilde sarsıyor.
Livingston, 24’ünde yaptığı X (eski Twitter) paylaşımında, artık şirketlerin kazılan Bitcoin’lerin büyük kısmını satın aldığını ve bu yapının uzun vadede fiat para merkezli ekonomik düzene zarar verebileceğini belirtti. Analiste göre şu anda halka açık şirketlerin elinde yaklaşık 858.850 BTC bulunuyor. Bu da güncel fiyatlarla 93 milyar dolar, yani yaklaşık 129,2 trilyon Kore wonu ediyor. Sahip olunan BTC miktarı, toplam dolaşımdaki Bitcoin arzının yaklaşık %4,09’una denk geliyor.
Bu kurumsal akımın merkezinde MicroStrategy(MSTR) bulunuyor. Şirket bugüne kadar toplamda 597.325 BTC satın aldı. Bu miktarın değeri kabaca 64,9 milyar dolara (yaklaşık 90,2 trilyon won) ulaşıyor. MicroStrategy, yeni hisse senedi ihraç ederek elde ettiği gelirle Bitcoin alıyor ve bu varlıkları doğrudan hisse başı değerine entegre ederek hisse fiyatlarında artış sağlıyor. Livingston, bu modeli ‘Bitcoin türbini’ olarak adlandırıyor. Ona göre bu yapı, hisse senedi *seyreltilmesine* rağmen şirket değerini artırıyor ve geleneksel para sistemini *zayıflatıyor*.
Öte yandan, arz cephesinde de ciddi bir sıkılaşma var. Halving sonrasında blok ödülü 3,125 BTC’ye düştü ve 2028’de yeni bir yarılanma daha bekleniyor. Livingston’a göre madencilerin kârlılık gerekçesiyle ellerindeki BTC’yi satmak yerine tutmayı tercih ettiği bir piyasa oluştu. Bu da piyasadaki yeni arzı daha da kısıtlıyor ve Bitcoin’in *kıtlığını* artırıyor.
Piyasadaki kırmızı alarm sinyallerinden biri de borsalardaki Bitcoin bakiyesi. Blockchain veri analiz firması CryptoQuant’ın verilerine göre, kripto para borsalarındaki toplam BTC rezervi 2,4 milyon seviyesine kadar düştü. Livingston, kurumsal ve bireysel yatırımcıların alımlarının bu hızda sürmesi durumunda birkaç ay içinde borsalardaki arzın *tükenebileceği* uyarısında bulunuyor.
Tüm bu gelişmeler sadece bir boğa piyasasına değil, potansiyel bir “*hiperbitcoinleşme*” sürecine işaret ediyor. Bu terim, Bitcoin’in fiat para birimlerinin yerini alarak ana *değer saklama aracına* dönüşmesini tanımlıyor. Livingston, eğer regülasyonlar BTC’yi şirketlerin resmi bilanço varlığı olarak tanırsa, bugünkünden çok daha fazla kurumsal oyuncunun bu yarışa katılacağını öngörüyor. Bu noktada “erken davrananlara özel” fırsatların hızla ortadan kalkabileceğinin de altını çiziyor.
Son olarak, şirketler BTC’yi stratejik varlık olarak tanımlarken, CFO’ların da finansal yönetim anlayışlarını değiştirmeye başladıkları görülüyor. Bitcoin işlem hacminin borsa dışına kayması, blok ödülünün azalması, madencilerin ellerindeki arzı tutması ve kurumsal talebin giderek hızlanması, piyasanın sadece teknik değil, *sistemsel* dönüşüm sürecinde olduğunu gösteriyor.
Bu nedenle artık soru “Bitcoin 100 bin mi olacak, 500 bin mi?” değil. Asıl mesele, “Çoktan başlamış dönüşüme ne kadar hızlı *adapte olunabileceği*.”
Yorum 0