Chainlink(LINK) kurucu ortağı Sergey Nazarov, Paul Atkins’in ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu(SEC) başkanlığına atanmasının ardından, ABD finans sisteminin *tokenizasyon* sürecine giden yolunun fiilen açıldığını ifade etti. Cointelegraph ile yaptığı röportajda Nazarov, tokenizasyonun basit bir süreç olmadığını; veri yapıları, zincirler arası bağlantılar ve yasal uyumluluk gibi karmaşık engellerin bulunduğunu belirtti. Yine de bu dönüşümün gerçekleşmesi halinde kripto para sektörü için *önemli bir dönüm noktası* olabileceğini söyledi.
Nazarov, geleneksel finans dünyasının ölçeğinin kripto piyasasına göre çok daha büyük olduğunu vurguladı. Bugün kripto paraların toplam piyasa değeri yaklaşık 4 trilyon dolar seviyesindeyken, geleneksel varlıkların yalnızca küçük bir bölümü bile blokzincire taşınsa, sektör hacminin en az 10 kat büyüme potansiyeline sahip olacağını söyledi. “Bireysel yatırımcı talebi sınırlıdır. 8-10 trilyon dolarlık piyasa olabilir ama 50 trilyon dolara ulaşmak için geleneksel finans sektörünün katılımı şart,” ifadelerini kullandı.
2024 yılı itibarıyla küresel varlık yönetimi endüstrisi, toplam 128 trilyon dolarlık yönetilen varlık (AUM) ile rekor kırdı. Bu varlıkların çoğunu sigorta şirketleri, emeklilik fonları, ulusal servet fonları ve aile ofisleri gibi *kurumsal yatırımcılar* yönetiyor. Buna karşın kripto para piyasasında yönlendirici güç hala bireysel kullanıcılar olduğundan, potansiyel büyüme alanı oldukça büyük olarak değerlendiriliyor.
Bu değişimin, Trump yönetimiyle birlikte hızla değişen regülasyon ortamıyla yakından ilişkili olduğu görülüyor. Nazarov’un açıklamasına göre, 2025 yılının başına kadar Amerikan düzenleyici kurumları kurumsal şirketlerin kripto paralara girişini fiilen engelliyordu. Ancak Trump’ın göreve gelmesiyle bu tutum değişti ve artık düzenleyiciler piyasaya giriş için daha olumlu mesajlar veriyor. Bu doğrultuda, geleneksel finans varlıklarının blokzincire aktarılmasının sadece zaman meselesi olduğu görüşü sektörde yaygınlaşıyor.
Yine de Nazarov, kısa vadede ekonomik duruma bağlı olarak yatırımcı eğiliminin riskten kaçınmaya dönebilmesi durumunda tokenizasyon sürecinin yavaşlayabileceğini söyledi. Örneğin, ekonomide durgunluk veya ‘riskten kaçış’ moduna geçiş yaşandığında, yatırımcıların yeni finansal ürünlere fon aktarmada isteksiz olabileceklerini ifade etti. Ancak mevcut ekonomik atmosferin daha farklı olduğuna dikkat çekerek, “Faizlerin düşmesinin beklendiği ve SEC başkanının açıkça ‘her şey token hale gelecek’ dediği bir dönemde, *tokenizasyona bu kadar elverişli bir ortam nadirdir*” dedi.
Trump’ın 2024 seçim kampanyası sırasında kendisine “kripto para başkanı” sıfatını yakıştırdığı vaatlerinin birer birer hayata geçtiği değerlendirmeleri yapılıyor. Nazarov, 2025’in başından bu yana SEC ile toplantılar gerçekleştirdiklerini ve SEC komiserlerinden Hester Peirce ile bir süredir görüşmeler yürüttüklerini kaydetti. Peirce’in yıl başından itibaren *önceden izin almış gibi hareket ettiğini* de sözlerine ekledi. Paul Atkins’in 9 Nisan’da resmi olarak SEC başkanı olarak atanmasının ardından piyasalardaki belirsizliğin hızla azaldığını dile getirdi.
Gerçekten de BlackRock, Libre ve MultiBank gibi küresel finans devleri *milyarlarca dolarlık tokenizasyon projelerini* hayata geçirmeye yönelerek bu kavramı teoriden pratiğe taşıdı. Cointelegraph da Mayıs ayında yayımladığı raporunda 2024 yılının “tokenizasyonun çıkış yılı” olabileceğini belirtmişti.
Chainlink, tokenizasyon ekosistemiyle paralel ilerleyen ‘oracle’ teknolojisinin gelişimini de yönlendirmeye devam ediyor. Oracle, blokzincir ile dış veri sistemlerini birbirine bağlayan teknoloji olarak biliniyor. Chainlink ise bu alandaki en büyük sağlayıcı konumunda. Hâlihazırda 15’e yakın başlıkta 1.000’den fazla oracle hizmetiyle fiyat verileri, kimlik doğrulama, düzenleme uyumu ve risk yönetimi gibi pek çok görevi yerine getiriyor.
Son zamanlarda, tek bir finansal işlemde birden fazla oracle’ın kullanıldığı gelişmiş örnekler dikkat çekiyor. Bazı projelerde birinci oracle varlık değerini sözleşmeye işliyor, ikinci oracle bu veriyi farklı bir zincire eşzamanlıyor, üçüncü oracle muhasebe sistemine bağlıyor ve son aşamada *düzenleyici uyum oracle’ı*, *KYC (müşteri tanıma) ve AML (kara para aklama önleme)* süreçlerini otomatikleştirerek kurumsal yatırımcıların taleplerini karşılıyor.
Bu süreç, Avustralya-Yeni Zelanda Bankası(ANZ) ve Fidelity International gibi geleneksel finans devlerinin Ethereum Sepolia test ağını kullanarak yürüttüğü bir çalışma kapsamında gerçekleşti. Hong Kong finansal otoritelerinin de projeye aktif destek vermesiyle bu test, tokenizasyonun artık teorik bir fikir olmaktan çıkıp finansal sistemin gerçek bir parçası haline geldiğini gösterdi.
Yorum 0