İngiltere, kripto liderliği yarışında geri mi kalıyor?

İngiltere hükümeti, yıllar önce kripto para endüstrisini merkezine alan küresel bir finans merkezi olma hedefini açıklamıştı. Ancak, bu hedef doğrultusunda gösterilen ilerleme beklentilerin oldukça gerisinde kaldı. Kripto paralar ve merkeziyetsiz finans(DeFi) alanı hızla büyürken, İngiltere'nin politika tepkileri hala ağır tempolu, parçalı ve sektörün gelişim hızıyla uyumsuz bir görünüme sahip.

İngiltere uzun süredir geleneksel finansal gücünü kullanarak ‘küresel kripto merkezi’ olma yönünde bir vizyon ortaya koysa da, bu sürece eşlik eden düzenleme geliştirme hızı oldukça yavaş kaldı. Bu durum, sermayenin, yetenekli iş gücünün ve inovasyonun başka ülkelere kaymasına yol açabilecek bir tehlike doğurdu. ABD ve Singapur gibi ülkeler ise net ve aktif politikalarla hem piyasaların hem de sektör temsilcilerinin güvenini kazanmaya başladı.

Son dönemde yayımlanan ‘kanun taslağı (SI)’, İngiltere’nin dijital varlık alanında temel oluşturmaya çalıştığını gösteren bir adım olarak görülüyor. Ancak bu girişimlerin büyük bir atılım niteliğinde olmadığı, aksine sınırlı ilerleme anlamına geldiği yorumlanıyor. Örneğin, düzenleyici konumundaki Finansal Davranış Otoritesi(FCA), Ağustos ayında bireysel yatırımcılar için kripto para borsa işlem tahvillerine(ETN) erişimi serbest bıraksa da, kripto para ETF’leri üzerindeki katı düzenlemeler hala devam ediyor.

Ayrıca DeFi ekosistemi üzerindeki regülasyonların kapsamı belirsizliğini koruyor. Merkezi finans (CeFi) ile merkeziyetsiz finans sistemleri arasındaki sınırların muğlak olması, firmaları belirsiz bir hukuk ortamında temkinli ilerlemeye itiyor. Buna ek olarak getirilen otomatik vergi bildirimi zorunluluğu planları, birçok şirketin İngiltere dışındaki, özellikle vergi avantajı sunan platformlara müşteri kaybetme endişesini doğurdu.

Bu koşullar altında, süreç şeffaflığının ve düzenleyici tutarlılığın eksikliği yatırımcı güveninin tesis edilmesini zorlaştırıyor. Özellikle ABD’nin önceki Trump yönetimi döneminde olduğu gibi ‘yaptırım odaklı denetim’ modeli ve kurumlar arası çelişkili uygulamalar, İngiltere için örnek alınmaması gereken durumlar arasında yer alıyor. Bu nedenle FCA’nın daha açık ve ileriye dönük yaklaşımı dikkatle izleniyor.

FCA, hazırladığı regülasyon yol haritası çerçevesinde sektörle iletişimi güçlendirmeye ve yatırımcıları korumanın yanında piyasa istikrarını sağlamaya yönelik net adımlar atmaya başladı. Bu da hem şirketlere hem yatırımcılara öngörülebilirlik sağlarken, düzenleyici tarafın ilkelerini daha belirgin şekilde ortaya koymasına olanak tanıyor. Sonuç olarak, daha saydam bir piyasa ortamı oluşturulması hedefleniyor.

Ne var ki küçük ve orta ölçekli kripto para girişimleri için mevcut regülasyon yükü hala büyük bir engel teşkil ediyor. Büyük ölçekli şirketler görece daha kolay uyum sağlayabilirken, yeni girişimler için bu kurallara uymak ciddi bir finansal ve operasyonel yük anlamına geliyor. Bu da birçok start-up’ı İngiltere yerine daha elverişli ülkelere yönlendiriyor.

Öte yandan Avrupa Birliği, "MiCA" adlı kripto varlık piyasası regülasyon paketiyle kapsamlı ve net kurallar ortaya koymuş durumda. Singapur ise regülasyon deneme ortamları ve lisanslama sistemlerini bir arada yürüterek kamusal ve özel iş birliğini teşvik ediyor. ABD de “CLARITY” ve “GENIUS” gibi yasa teklifleriyle küresel rekabete hazırlanıyor. İngiltere ise halen birçok temel meselenin yalnızca ‘tartışma’ aşamasında olması nedeniyle bu yarışta geride kalmış durumda. Bu sebeple geç eyleme geçmenin stratejik sınırları olduğu görüşü yaygınlaşıyor.

Sonuç olarak çare açık: Hükümet ve FCA’nın birlikte daha organize şekilde çalışması, sektörün geri bildirimlerini dikkate alarak dengeli bir düzenleyici çerçeve inşa etmesi şart. Ancak bu şekilde İngiltere, global kripto para sahnesinde yeniden liderlik iddiasını sürdürebilir. Fırsat hâlâ elde, ama zaman daralıyor.