Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Avrupa’nın en büyük nükleer santrali olan Zaporijya Nükleer Santrali'nin enerjisinin kripto para madenciliğinde kullanılması konusunda ABD’ye yönelik şüphelerini dile getirmesiyle beraber konu yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Santralin güvenlik koşulları ve politik belirsizlikler nedeniyle yeniden faaliyete geçirilmesi şu an için mümkün görünmüyor. Ancak Amerikan ve Rus yetkililer arasında bu potansiyel enerji kaynağının ortak kullanımına dair görüşmeler sürdüğü bildiriliyor.
Kommersant’ın 24’ündeki (yerel saatle) haberine göre, Putin bu iddiayı Rusya’daki önde gelen iş insanlarıyla Noel arifesinde yaptığı toplantıda dile getirdi. Ona göre, ABD yönetimi Zaporijya Nükleer Santrali’ni hem Ukrayna’ya enerji sağlamak hem de ‘kripto para madenciliği’ amacıyla kullanmak istiyor. Putin, ABD’nin bu süreçte nasıl bir yaklaşım izlediğine dair detay vermezken, bu çıkışı, santrali kimin ve nasıl kullanacağı üzerine ABD-Rusya arasında süren gizli müzakerelerin bir işareti olarak yorumlandı.
Zaporijya Nükleer Santrali, bir zamanlar Ukrayna’nın elektrik ihtiyacının yaklaşık %20’sini karşılıyordu. Ancak 2022 yılında Rusya’nın askeri harekâtıyla kontrolü ele geçirmesinden bu yana tamamen devredışı durumda. Mevcut durumda tesisin 6 reaktöründen sadece biri güvenlik amacıyla düşük seviyede buhar üretimi için çalıştırılırken, diğer 5 reaktör ‘soğuk kapatma’ durumunda tutuluyor. Yani santralin yeniden aktif hale gelmesi teknik, siyasi ve güvenlik koşulları açısından şu an için oldukça zor.
Bununla birlikte, kripto para madenciliğinin enerjiye duyduğu yoğun ihtiyaç ve alternatif kaynaklara yönelim eğilimi göz önünde bulundurulduğunda, Zaporijya gibi yüksek kapasiteli bir santralin madencilik faaliyetleri için ‘ideal şartlar’ sunabileceği iddiaları ortaya atılıyor. Bilindiği gibi Bitcoin(BTC) başta olmak üzere kripto varlıkların madenciliği ciddi hesaplama gücü ve buna bağlı olarak çok miktarda elektrik tüketimi gerektiriyor. Analistlere göre, madencilik sistemlerinin taşınabilir yapısı ve modülerliği sayesinde artık fazla enerjinin boşa gitmeyip dijital varlık üretiminde kullanılması mümkün hale gelmiş durumda.
Geride kalan üç yılda global Bitcoin ağının hesaplama gücünü gösteren ‘hash oranı’ yaklaşık 5 kat arttı. Bu da madencilik faaliyetlerinin hem daha rekabetçi hale geldiğini hem de enerji kullanımına odaklı politikaların önem kazandığını gösteriyor. ABD’nin de son yıllarda Teksas gibi enerji yoğun bölgelerde doğal gaz fazlasını kullanarak BTC madenciliği gerçekleştirdiği biliniyor. Bu çerçevede Zaporijya Nükleer Santrali'nin de potansiyel bir enerji kaynağı olarak değerlendirilmiş olabileceği ihtimali göz ardı edilemiyor.
Her ne kadar enerji verimliliği yönünden bakıldığında bu fikir cazip gibi dursa da, santralin kısa vadede yeniden devreye alınması düşük bir olasılık olarak değerlendiriliyor. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA), 2023 yılında yaptığı bir açıklamada santralin ciddi nükleer tehdit altında olduğunu belirterek ‘tam kapasiteyle yeniden faaliyete geçmesinin imkânsız’ olduğunu kaydetmişti. Özellikle nükleer yakıt güvenliği ve operasyonel yönetim gibi karmaşık konuların altından kalkmak kolay değil. Bu da, sivil amaçlı yani ‘kripto madenciliği’ gibi kullanımların çok daha uzak bir ihtimal olduğunu gösteriyor.
ABD ve Rusya'nın santralin gelecekteki statüsü hakkında görüşmeler yürüttüğü bildirilse de, bu görüşmelerde kripto para madenciliğinin gündemin tam olarak neresinde durduğu bilinmiyor. Ancak Putin’in söylemleri, enerji altyapılarının artık sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik ve jeopolitik bir araç olarak da işlev gördüğünün altını çiziyor. Özellikle kripto paraların, enerji kaynaklarının kontrolü etrafında şekillenen bu denklemde yeni bir değişken olarak öne çıktığı dikkat çekiyor.
Yorum 0