Web3’ün yaygınlaşmasında, Web2’yi tamamen dışlamak yerine onunla ‘birlikte çalışma’ yaklaşımı giderek daha fazla destek buluyor. Bazı sektör temsilcileri, web3 geçişini hızlandırmak için mevcut Web2 altyapılarının tamamen terk edilmesi gerektiğini savunurken; uzmanlar bu yaklaşımın *Web3’ün temel değerlerini bozabileceği* ve *geniş kitleler için benimsenmesini zorlaştırabileceği* uyarısını yapıyor.
Data Guardians Network Operasyon Direktörü Richard Johnson, Web3’ün benimsenmesini yavaşlatan temel nedenin *fazla teknik odaklı yaklaşım* ve *kullanıcının duygusal bağ kuramaması* olduğunu belirtiyor. Johnson, Oxford Üniversitesi’nin ortaya koyduğu ‘blokzincir güven paradoksu’ teorisini örnek vererek, herkes blokzincirin güven sorunlarını çözdüğünü söylese de, birçok kişi için hâlâ bu teknolojiye karşı *şüphe ve kafa karışıklığı* olduğunu söylüyor. Bu durum da kullanıcıların tanıdık olan Web2 sistemine bağlı kalmasına ve Web3 geçişinin gecikmesine yol açıyor.
Öte yandan PayPal($PYPL), Visa($V), Amazon Web Services ve Google Cloud gibi büyük firmalar Web3 teknolojilerini yumuşak geçişlerle sistemlerine entegre ederek, kullanıcıya daha *tanıdık deneyimler* sunuyor. Bu tür *Web2 temelli geçiş modelleri*, teknolojik gelişmelerin gerçek bir kullanıcı tabanına ulaşmasını hızlandırıyor ve toplumda daha kolay kabul görmesini sağlıyor.
Johnson, Web3 geliştiricilerinin bu modellerden öğrenmesi gerektiğini ifade ediyor. Merkeziyetsizlik gibi temel ilkelere bağlı kalınsa bile, kullanıcıların ürünü rahatça kullanabilmesi ve sunduğu değeri kolayca anlaması gerektiğini belirtiyor. Özellikle yapay zekâ ile blokzincir entegrasyonunu örnek göstererek, yapay zekâ verilerinin blokzincir üzerinde izlenebilir ve doğrulanabilir şekilde tutulmasının güvenlik ve verimliliği birlikte artırabileceğini savunuyor.
Web3’ün gelişim çizgisi teknolojik ‘saflık’ hedefiyle sınırlı kalmamalı. Kritik olan, çözüm üretme kapasitesi. Kullanıcılar Web3 uygulamasını kullanmak için değil, *daha iyi hizmet* almak için platformları tercih ediyor. Johnson, “Web3 olduğunuzu anlatmaktan çok, gerçek sorunları çözdüğünüzü insanların hissetmesi gerekiyor” diyerek bu yaklaşımı özetliyor.
Bu nedenle, Web2 kullanıcılarını doğrudan işin içine katarak ürünleri gerçek zamanlı test etmek ve geliştirmek önem kazanıyor. Nielsen’in araştırmasına göre, gerçek kullanıcılarla test edilen ürünlerin başarı oranı *500%’e kadar yükseliyor*. Web2’nin geniş kullanıcı tabanı, Web3 geliştiricileri için gelişim sürecini hızlandıracak ideal bir test ortamı sağlıyor.
Son olarak Johnson, “Asıl kazananlar Web2 ya da Web3’ü savunanlar değil, sessizce gerçek problemleri çözüp *Web3 teknolojisini hayatın içine entegre eden şirketler* olacak” diyerek konuyu özetliyor. Web3’ün kitleselleşmesi, *çatışma değil stratejik iş birliği* yoluyla mümkün olabilir.
Yorum 0