Bitcoin(BTC) madenciliği 2025 yılı itibarıyla hızla ‘çevre dostu’ bir yapıya dönüşüyor. Geleneksel kâr odaklı madencilik anlayışı yerini artık ‘temiz enerji’, ‘ağ güvenliği’ ve ‘yeni ekonomi’ kavramlarının birleşimine bırakıyor. Aynı zamanda bu dönüşüm enerji sektörü ve yapay zekâ altyapılarıyla güçlü bir şekilde birleşmeye başladı. Küresel enerji ağına entegre hale gelen kripto madencilik sektörü, artık sadece kripto üretimi değil, büyük bir dijital altyapı yatırımı olarak ele alınıyor.
Cambridge Alternatif Finans Merkezi(CCAF) verilerine göre 2025 itibarıyla Bitcoin ağının toplam hesaplama gücü yani ‘hashrate’inin %52,4’ü hidroelektrik, güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji kaynaklarından geliyor. Bu oran 2022’de yalnızca %37 idi. ‘Düşük karbon’ trendine geçiş, Bitcoin’in çevresel zararına yönelik eleştirileri hafifletmek için önemli bir adım olarak kabul ediliyor.
Madencilik şirketleri ağırlıklı olarak ucuz ve kullanılmayan enerji kaynaklarına yönelmiş durumda. Özellikle rüzgar ve su bazlı atıl enerji artık Bitcoin madenciliğinde aktif olarak kullanılıyor. Bu durum sadece maliyet düşürmekle kalmıyor, aynı zamanda enerji şebekesinin stabil kalmasına da katkı sunuyor. ‘Boşa giden elektrik’ten faydalanmak, şebeke dengesine katkı sağlayan önemli bir strateji haline geldi.
İklim araştırmacısı Daniel Batten’a göre 2025, bağımsız raporlar ve medya analizleri bazında Bitcoin madenciliğine yönelik olumlu enerji değerlendirmelerinin ilk kez öne çıktığı yıl olarak dikkat çekiyor. Özellikle metan gazı gibi güçlü sera gazlarının kontrollü şekilde elektrik üretimine dönüştürülmesi, çevreye yönelik olumsuz etkilerin azaltılmasına katkı sağlıyor. CCAF verileri, bu stratejinin ağın karbon emisyonlarını %5,5 oranında azalttığını ortaya koyuyor.
Toplamda bakıldığında, Bitcoin ağının küresel sera gazı emisyonları içindeki payı sadece %0,08 seviyesinde. Bu oran Slovakya’nın yıllık emisyonlarına denk geliyor veya sigara endüstrisinin karbon salınımının yarısı kadar.
Ağın hesaplama gücü artarken, 2024 yılında gerçekleşen blok ödülü yarılanması (halving) ve fiyat dalgalanmalarıyla kârlılık keskin biçimde düştü. Bu da madencilik şirketlerini alternatif modellere yöneltti. Şirketler, artık uzun vadeli elektrik alım sözleşmeleri (PPA) yerine kendi enerji kaynaklarını doğrudan sahiplenmeye ve ‘kendi elektriğini üretme’ yöntemine geçmeye başladı. Bu dönüşümle birlikte şirketler, enerji giderlerini daha esnek yönetebiliyor.
Örneğin Marathon Digital Holdings, doğrudan rüzgar santrali satın aldı ve ESG (çevre, sosyal, yönetişim) performanslarını da iyileştirmek için metan azaltım projelerine yatırım yapmaya başladı. Bu adımlar, aynı zamanda kripto finansman sektörünün kurumsallaşma sinyalleri olarak yorumlanıyor.
2025 yılı itibarıyla bir diğer dikkat çekici gelişme ise devletlerin doğrudan Bitcoin madenciliğine giriş yapması oldu. Daniel Batten’a göre en az 10 ülke, fazla elektriğini kullanarak doğrudan kripto üretimine başladı. Öne çıkan örneklerden biri olan Butan, hidroelektrik kaynaklarını kullanarak 6.000 ila 11.000 BTC arasında varlık oluşturan ülkeler arasında yer alıyor. Bu rakam, ABD’den sonra devlet bazında en büyük Bitcoin varlığına işaret ediyor.
Bu eğilim 2026 yılıyla birlikte Afrika ve Latin Amerika gibi enerji kaynakları açısından zengin gelişmekte olan bölgelere yayılabilir. Devlet destekli madencilik, ekonomik bağımsızlık ve enerji sürdürülebilirliği açısından dikkat çekici stratejik avantajlar sunuyor.
DMND Madencilik Havuzu CEO’su Alejandro de la Torre’ye göre 2025 yılı, madencilik donanımlarından ziyade altyapı verimliliğinin öne çıktığı bir dönem oldu. Yeni madencilik protokolü Stratum V2, enerji tasarrufunun yanı sıra madencilik sürecinin merkezsizleşmesine de katkıda bulunuyor. Bu protokol sayesinde bireysel madenciler, blok içeriğini seçme konusunda daha fazla söz sahibi olup hem enerji hem güvenlik verimliliğini artırıyor.
Ayrıca SOC 2 Type II gibi şeffaflık ve denetim kriterleri, geleneksel finansal yatırımcıların talepleri doğrultusunda önem kazanıyor. Regülasyonlara uyum ve güvenlik sertifikasyonları, artık sektöre girişin olmazsa olmazı haline geldi.
Terra Solis Kurucusu Dragan Jovanovic, sektördeki donanımsal gelişmelerin artık sınırına geldiğini ve gerçek rekabetin işlem maliyeti, elektrik fiyatı ve çalışma süresi gibi parametrelerde yaşandığını belirtiyor. Jovanovic, bu yeni dönemi ‘ASIC öğrenme makineleri devri’ olarak adlandırıyor.
Bu sebeple büyük madencilik şirketleri yavaş yavaş yapay zekâ odaklı veri merkezlerine yatırım yapmaya başladı. AI ile ortak kullanılan altyapılar sayesinde kaynaklar daha verimli değerlendirilirken, madencilik cihazları da geleneksel fonksiyonlarının ötesine geçerek daha kapsamlı çözümler sunuyor. Örneğin Marathon Holdings, veri merkezlerinin boşta kalan yapay zekâ kullanılmayan zamanlarında Bitcoin üretimi gerçekleştirmeye başladı.
Jovanovic, bu geçişin kompakt yapıda yeni gelir modelleri sunduğunu ancak aynı zamanda küçük ölçekli madencilerin yükselen elektrik maliyetleri karşısında rekabetten kopabileceğini vurguluyor. Bu da ‘verimli olan ayakta kalır’ dönemi anlamına geliyor.
Daniel Batten, 2026 yılı itibarıyla yalnızca Bitcoin madenciliğiyle uğraşan yapılar yerine, aynı anda enerji satış, veri depolama ve yapay zeka işleme faaliyetlerini birlikte yürüten karma şirketlerin hâkim olacağını öngörüyor. Riot Platforms, bu hedef doğrultusunda enerji altyapılarına 10 milyar dolarlık yatırım yaparak madencilik ve AI’ı birleştiren entegre tesislere yönelmiş durumda.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 2025’in sonuna kadar elektrik fiyatlarının %8’den fazla artacağı öngörülüyor. Buysa esnek enerji kullanımı yeteneğine sahip Bitcoin madenciliğini AI karşısında avantajlı kılabilir. AI altyapılarının sürekli sabit elektrik ihtiyacına karşın, Bitcoin madenciliği zamanlama ve kapasite bazlı uyarlanabilir kullanım imkânı sunuyor.
XBO şirketinin COO’su Lior Aysik, artık madencilik şirketlerinin yalnızca kâr peşinde koşmadığını, verimlilik ve şebeke istikrarı odaklı bir yapıya evrildiğini belirtiyor. Onun yorumuna göre Bitcoin madenciliği artık sadece kripto piyasalarının bir parçası değil, enerji ve finans dünyasının doğrudan etkileşim içinde olduğu yeni nesil bir altyapı sektörü haline dönüştü.
Yorum 0