Geleneksel varlık piyasaları, onlarca yıldır bilgi paylaşımı ve standartlaştırılmış veri sistemleri sayesinde sorunsuz *işlemler*, *takaslar* ve *düzenleme uyumu* sağlayabiliyordu. Hisse senedi, tahvil ve emtia gibi varlıklar, küresel düzeyde kabul gören finansal tanımlama sistemleri aracılığıyla güven temelli bir yapı oluşturdu. Bu yapı, küresel finans ekosisteminin düzenlenmesinde temel rol oynadı.
Ancak son dönemde dijital varlıklar ve merkeziyetsiz finans(DeFi) alanlarının hızla yükselmesiyle beraber yeni zorluklar ortaya çıktı. Kripto paralar ve tokenleştirilmiş menkul kıymetler, geleneksel finans sistemlerinden farklı şekilde ihraç ve dolaşıma giriyor. Yine de bu varlıkları tanımlayan ortak bir standart olmadığından, piyasalar arasındaki bilgi kopukluğu ve karmaşalar kaçınılmaz hale geldi. CoinMarketCap ve CoinGecko gibi özel veri platformları bazı bilgiler sunsalar da, piyasa değeri ve dolaşımdaki arz verileri bile platformdan platforma değişiyor ve bu durum *şeffaflık* ile *güvenilirlik* açısından soru işaretleri doğuruyor.
Bu sorunlara yanıt olarak, Uluslararası Standardizasyon Örgütü(ISO), geleneksel varlıklarda kullanılan tanımlama sistemlerinin dijital varlıklara da uygulanmasına yönelik çalışmalar başlattı. Örneğin ISIN (Uluslararası Menkul Kıymet Tanımlama Numarası), CFI (Finansal Ürün Sınıflandırma Kodu) ve FISN (Finansal Ürün Kısa İsmi) gibi standartlar, halihazırda menkul kıymetlerin benzersiz şekilde tanımlanmasını ve uygun kullanım alanlarına göre sınıflandırılmasını mümkün kılıyor. Almanya’nın elektronik menkul kıymet yasasına göre tokenleştirilmiş varlıklara ve kripto menkullere de ISIN veriliyor. Eğer ihraççı belli ise, ilgili ülkenin ulusal tanımlama kurumu(NNA) bu numarayı atıyor. İhraççısı olmayan Bitcoin(BTC) gibi varlıklarda ise ‘XT’ ön eki kullanılarak ISIN, küresel alternatif bir kurum tarafından sağlanıyor.
Bu süreçte teknolojik altyapıdan bağımsız olarak dijital varlıklara benzersiz tanımlayıcılar atanması sayesinde, hem *izlenebilirlik* artıyor hem de *işlem verimliliği* sağlanıyor. Buna ek olarak, dijital tokenlara özel geliştirilen ISO 24165 tanımlayıcısı(DTI), token türü, oluşturulma yöntemi veya hash algoritması gibi özellikleri temel alarak tanımlama sistemini daha da güçlendiriyor. Bu alanda görev yapan Dijital Token Tanımlayıcı Vakfı, söz konusu verilerin tutarlılığını destekleyecek teknolojik altyapıyı sağlıyor.
Gelecekte bu dijital varlık tanımlayıcılarının kullanımı *zorunlu* hale gelebilir. Geleneksel finans piyasalarıyla entegrasyon sağlanabilmesi için, tokenlar ve menkul kıymetleştirilmiş dijital varlıklar üzerinde *birleşik ve tutarlı* bir standart sistem gerekecek. Bu tanımlayıcılar, borsalar ve saklama hizmeti veren yapılar arasında bilgi aktarımını ve raporlama süreçlerini ciddi biçimde kolaylaştırabilir. Artan regülasyon ortamında ise bu tip *standart veri formatları*, düzenleme uyumluluğu ve *risk yönetimi* açısından netlik sağlamak adına kritik öneme sahip.
Ancak tüm bu gelişmelerin başarılı olabilmesi için en önemli faktör *uluslararası iş birliği*. Yalnızca bireysel ülkeler değil, küresel çapta ortak bir tanımlama dili oluşturulması gerekiyor. Bu sayede yetki alanları arasındaki bilgi boşlukları azalabilir ve dijital varlık piyasalarının *küresel birlikte çalışabilirliği* artırılabilir. Avrupa Birliği'nin kısa süre önce onayladığı Kripto Varlık Piyasaları Yasası(MiCA) da bu yönde atılmış bir adım olarak görülüyor. Bu bağlamda, dünyanın dört bir yanındaki kurumlar ve teknoloji organizasyonlarının nihai olarak *uyumlu ve ortak* bir standart geliştirmesi, sürecin kaderini belirleyecek.
Dijital varlıklar için küresel standartların şekillenmeye başladığı bu dönemde, yatırımcılar ve piyasa aktörlerinin bu dönüşüme ne ölçüde katılım göstereceği ve karşılarına çıkabilecek *teknolojik* veya *hukuki* engellerin neler olacağı da yakından izlenen bir konu olacak.
Yorum 0