İnce çizgilerle beyin ve bilgisayar arasında köprü kuran *Neuralink*'in beyin çipi teknolojisi, yeniden gündemin merkezinde. Elon Musk’ın kurduğu bu girişim, saç telinden ince elektrot telleri beyin yüzeyine yerleştirerek nöron sinyallerini okuyabiliyor ve bu veriyi kablosuz olarak iletebiliyor. Bozuk para boyutundaki bu çip sayesinde kişi, ellerini ya da sesini kullanmadan cihazları kontrol edebiliyor. Musk önceki açıklamalarında bu teknolojinin “insanlara süper güç kazandıracağını” dile getirmişti.
Beyin-bilgisayar arayüzü (BCI) olarak bilinen bu teknoloji, özellikle felçli bireyler için umut sunuyor. Ancak teknolojiye dair endişeler de artıyor. Zira bir milyarderin kontrolündeki özel bir şirketin bir bireyin *beynine* erişim hakkı elde etmesi, insan *özerkliğine* doğrudan bir tehdit anlamına gelebilir. İnsan beyni ve düşünce, özgürlüğün en mahrem alanı olarak kabul edilir. Bu alanı özel şirketlere teslim etmek, zaman içinde *öz belirleme haklarının* kaybı anlamına gelebilir.
Bu noktada çözüm olarak *merkeziyetsiz bilim (DeSci)* yaklaşımı öne çıkıyor. DeSci, beyin verilerinin şirket sunucularına hapsolmasına karşı duruyor ve nörobilimi bir *kamusal değer* olarak ele alıyor. Temel hedef, kişinin kendi beyin verisi üzerindeki kontrolünü tamamen elinde tutacağı bir araştırma modeli oluşturmak.
Son zamanlarda Çin’deki bilim insanlarının gerçekleştirdiği bir deneyde, BCI teknolojisi kullanılarak bir kullanıcının *gördüğü görsel bilgilerin manipüle edildiği* gözlemlendi. Bu çalışma, kör ya da görme engelli bireyler için umut vadeden bir “destek teknolojisi” olarak algılansa da aynı anda bir soruya da kapı aralıyor: *Bu gücü kim kontrol edecek?* Eğer beyin fonksiyonlarına erişim hakkı belirli şirket veya kurumlarda toplanırsa, bireyin psikolojisi ya da davranışı da harici bir otorite tarafından yönlendirilebilir hale gelebilir.
Bu riski ortadan kaldırmanın yolu, *beyin verisinin onchain (zincir üzeri) hâle getirilmesine* dayanıyor. Bu yöntem, veriyi merkeziyetsiz blockchain altyapısı üzerinden *şifreleyerek güvenli şekilde kaydetmeyi* mümkün kılıyor. Verinin sahibi tamamen bireyin kendisi olurken, dış müdahaleler izinsiz şekilde gerçekleştirilemiyor. Böylece kullanıcı, sadece düşünce gücüyle yazılımı yönetebilirken aynı anda *tam bir zihinsel özgürlüğe* sahip olabiliyor.
İnsan beyni sadece biyolojik bir organ değil, aynı zamanda duyguların ve düşüncelerin sürekli olarak aktığı *en kişisel veri havuzu*. DNA nasıl fiziksel görünümü açıklıyorsa, beyin verisi de *niyetleri, duygu durumlarını ve davranış eğilimlerini* önceden sezdiren bilgi içeriyor. Böylesine hassas bir verinin *merkezi sistemlerde* tutulması ise, insanın temel varlığıyla şirketlerin platformları arasında tehlikeli bir köprü kurabilir.
Veri barındırma ve erişim haklarının şirketlerin *kullanım koşullarıyla* belirlenmesi durumunda yaşanabilecekler yalnızca kişisel veri ihlaliyle sınırlı kalmaz. Bu noktada *sinir sistemi düzeyinde bir siber saldırı* bile söz konusu olabilir. Böyle bir durumda kötü niyetli bir aktör yalnızca bilgiyi çalmakla kalmaz, bireyin zihinsel ya da fiziksel becerilerini de manipüle edebilir.
Oysa *merkeziyetsiz sistemlerde* şifreleme anahtarları kullanıcı tarafından doğrudan kontrol ediliyor. *Erişim izinleri önceden onayla sınırlı verilmekte* ve gerektiğinde tamamen iptal edilebiliyor. Bilginin tekel altına alınmadığı bu sistemde yüzlerce proje aynı anda çalışabilir ve birbirini geliştirebilir.
Önümüzdeki on yıl içinde BCI teknolojisinin bir *kamusal altyapıya* mı dönüşeceği, yoksa dev bir şirket platformuna mı indirgeneceği, bugünkü tercihlerimize bağlı. *Açık protokoller*, araştırmacılar için *token bazlı teşvikler*, kullanıcının beynine ait verilerin paylaşılsa bile kimliğinin ortaya çıkmasını önleyen *sıfır bilgi temelli veri yapıları*, tüm bu merkeziyetsiz sistemin teknolojik temelini oluşturuyor.
*Beyin verisinin zincir üzerine taşınması* yönündeki merkeziyetsiz adımlar, sadece bir teknik gelişme değil, *insan zihninin özgürlüğünü koruyacak kaçınılmaz bir dönüşüm*. İnsan düşüncesi hiçbir şirketin ya da devletin mülkü olamaz. Kimse başka birinin zihnine izinsiz bakamaz, bakmamalı da. *Zihinsel mahremiyetin korunması*, işte tam da bu nedenle gerçek bir 'merkeziyetsizlik' anlayışının olmazsa olmazıdır.
Yorum 0