ABD ekonomisinin gidişatına dair dikkat çeken bir analiz CoinEasy tarafından 24’ünde yayımlandı. Araştırma, ünlü makroekonomist Lyn Alden’in yorumlarına dayanarak ABD’nin *yapısal* bir mali açığa girdiği uyarısında bulunuyor. Söz konusu durumun sadece kısa vadeli politikalar veya ekonomik döngülerle ilgili olmadığı, daha çok sistemin ve kültürel dinamiklerin içine işlemiş bir ‘önlenemez gerçeklik’ olduğu vurgulanıyor. Bu çerçevede, Bitcoin(BTC) gibi *kıt varlıkların* stratejik öneminin daha da artabileceği düşünülüyor.
Alden’in ortaya koyduğu ilk nokta, *bütçe açığı ile işsizlik oranı arasındaki bağın zayıflaması*. Geçmişte ekonomik durgunluk dönemlerinde açıklar artar, toparlanma dönemlerinde ise normalleşirdi. Ancak günümüzde ABD’de istihdam güçlü kalmayı sürdürürken, bütçe açıkları azalmamakta ve tam aksine kalıcılığını korumakta. Bu durum, ülkenin bütçe açığının artık geçici değil, *yapısal* bir sorun haline geldiğini gösteriyor.
İkinci başlık ise bu durumun *varlık fiyatlarına yansıması*. Altın, artık reel faizlerle olan bağını yitirerek istikrarlı biçimde yükseliyor. Bitcoin de yüksek faiz ortamına rağmen güçlü bir yükseliş trendinde. CoinEasy, bu eğilimi yatırımcıların kısa vadeli faizlerden çok *paranın uzun vadeli değer kaybı* konusunda endişe duymasına bağlıyor. Araştırmada bu durum ‘fiscal dominance’ yani ‘mali baskınlık’ kavramıyla açıklanıyor.
Üçüncü olarak, faiz politikasının etkisizleştiği vurgulanıyor. ABD Merkez Bankası’nın faiz artırımlarına rağmen, kamu borcu çığ gibi büyüyor. Bu ise yüksek faizlerin tam tersi etki yaratarak devletin faiz giderlerini artırdığını ve kamu harcamalarını zorunlu olarak artırdığını ortaya koyuyor. Alden, faiz yükseldikçe bütçe üzerindeki baskının katlandığı *ters etki* hakkında ciddi uyarılarda bulunuyor.
Bu durumun kalıcı olmasının arkasında üç yapısal neden yatıyor: Birincisi, yüksek borç ve faiz seviyesi *patlayıcı faiz giderlerine* yol açıyor. İkincisi, sosyal güvenlik sisteminde 2035’te yaşanması beklenen *fon tükenmesi* riski. Üçüncüsü ise itibari para sisteminin *sürekli genişleme* olmadan işleyememesi. Borca dayalı büyüme modeli, toplam borcun azaltılmasını pratikte imkânsız hale getiriyor.
Buna benzer bir sürecin, 1940’larda ABD’de yaşandığı hatırlatılıyor. İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde olduğu gibi, şu anda da yüksek borç seviyeleri, getirilerin kontrol altına alınması ve enflasyon yaratma hedefi bir arada görülüyor. Bu dönemde uygulanan *finansal baskı politikalarının* yeniden gündeme gelme ihtimali oldukça yüksek.
Araştırmada özellikle demokratik sistemin mali disiplin konusundaki zafiyetine dikkat çekiliyor. Seçmen talepleri ve siyasetçilerin tepkisi, sürekli *harcamaların artırılması ve borçlanma* yönünde olduğu için vergi artışı ya da sert kesintiler gibi radikal adımların uygulanma olasılığı oldukça düşük. Bu da bütçe açığının basit bir politika tercihi değil, *sistemsel bir özellik* olduğuna işaret ediyor.
Bu yapısal bozulma karşısında, Bitcoin’in farklı bir sistem olarak öne çıktığı ifade ediliyor. Toplam arzı 21 milyon adet ile sınırlı olan Bitcoin, *mutlak kıtlık* özelliğine sahip. Şeffaf yapısı, sansüre karşı dirençli olması ve merkezi kontrolün olmamasıyla, geleneksel itibari paralardan ayrılıyor. Bu dönüşüm, onu mali kriz dönemlerinde *güvenli liman* haline getirebilir.
Önümüzdeki 10 yıl içinde, ABD mali açığının bugünkünden bile daha da yüksek seviyelere çıkması bekleniyor. Bu ortamda altın ve Bitcoin gibi *kıt varlıklar*, yatırımcıların en çok yöneldiği araçlar olabilir. CoinEasy, bu analize dayanarak “bu eğilimi görmezden gelen yatırımcılar, yapısal risklere karşı savunmasız kalabilir” uyarısında bulunuyor.
“Nothing Stops This Train” (Bu treni hiçbir şey durduramaz) ifadesi, kötümserliğin değil *gerçekliğin kabulü* olarak yorumlanıyor. Eğer bu tren durdurulamıyorsa, artık *rayların yönünü değiştirme zamanı* gelmiş olabilir.
Yorum 0