Blokzincir endüstrisi uzun süredir *ideal bir dijital yönetişim modeli* hayalini kuruyor. Kuralların kodlarla belirlendiği ve blokzincirin toplum sistemlerinin temeline yerleştirildiği bir şehir yaratma çabaları dünyanın çeşitli yerlerinde ortaya çıktı. Ancak bu girişimlerin çoğu, *düzenleyici engeller*, *gereğinden fazla iyimser beklentiler* ve teknolojik sınırlarla karşılaştıktan sonra gerçeğe dönüşemeden rafa kalktı.
Buna rağmen bazı girişimciler ve projeler, blokzinciri kullanarak alternatif topluluklar kurma hedefine bağlı kalmaya devam ediyor. Bunlardan bazıları gayrimenkul tapu sistemlerini blokzincire taşıyarak daha verimli bir arazi yönetimi modeli sunmaya çalışırken, diğerleri baştan sona yalnızca blokzincir ve kripto paralarla işleyen şehirler tasarlayarak daha *radikal adımlar* atıyor.
Bu akım içinde son günlerde tartışma yaratan örneklerden biri, *Trump’ın planladığı “Gaza Riviera” projesi* olarak öne çıkıyor. Haberlere göre proje, savaş nedeniyle harap olmuş Gazze’nin yeniden inşasında blokzincir teknolojisini kullanarak, *gayrimenkul yatırımı ve finansman süreçlerinin tokenlaştırılması* fikrini içeriyor. Eğer bu plan uygulanırsa, Ortadoğu’daki çatışma bölgeleri arasında ilk blokzincir tabanlı şehir denemesi olarak tarihe geçebilir.
Blokzincirle tasarlanan bu tarz şehir fikirlerinin hayata geçmesi için sadece teknolojik değil, aynı zamanda *hukuki onay ve siyasi meşruiyet sağlama* gerekliliği, gerçekleşme ihtimallerini her an riske sokabiliyor. Ancak Trump’ın öncülüğünü yaptığı bu proje gibi, küresel siyaset ve sermaye piyasası dinamiklerini birleştiren modellerin yalnızca *politik bir araç mı yoksa token temelli şehirlerin başlangıcı mı* olduğuna karar verme zamanı henüz gelmedi.
Yorum 0