2025’in ikinci yarısına girilmesiyle birlikte kripto para piyasasında yatırım yaklaşımları köklü bir değişim geçiriyor. MEXC Ventures tarafından yayımlanan yakın tarihli bir rapora göre, ‘Dijital Varlık Hazineleri (Digital Asset Treasuries, DAT)’ modeli, geleneksel *spot ETF* yapılarının ötesine geçen yeni bir alternatif olarak öne çıkıyor. Raporda, DAT modelinin yalnızca dijital varlıkları pasif şekilde tutmakla kalmayıp, daha etkin varlık yönetim stratejileri sunduğu ve yatırımcılara daha geniş getiri imkânı sağladığı belirtiliyor.
Bu modele göre şirketler, Bitcoin(BTC), Ethereum(ETH), Solana(SOL) gibi büyük kripto paraları doğrudan bünyesinde tutuyor ve bunları mali tablolarına dahil ediyor. Yatırımcılar ise bu şirketlerin hisselerini satın alarak *dolaylı olarak* kripto varlıklarına yatırım yapmış oluyor. Bu sistem, düzenlemelere bağlı kalarak pasif seyreden ETF’lerden ayrışıyor. Ayrıca DAT, sermaye toplama ve stratejik portföy yönetimi gibi yollarla piyasa hareketlerine esnek yanıtlar verebiliyor. Bu da yalnızca fiyat artışına değil, piyasadaki fırsatlara bağlı olarak *kârlılık potansiyelini artırabiliyor*.
Michael Saylor öncülüğündeki Strategy, bu modelin en öne çıkan örneklerinden biri olarak gösteriliyor. MEXC Ventures’ın raporuna göre, Strategy 2025 ortası itibarıyla toplam Bitcoin arzının yaklaşık %3’üne denk gelen 630.000’den fazla BTC tutuyor. Bu kripto varlıklar, dönüştürülebilir tahvil ihracı ve doğrudan hisse senedi satışı gibi farklı finansman yöntemleriyle elde edildi. Bu da DAT modelinin etkili sermaye kullanımı sayesinde nasıl büyüyebileceğini gösteriyor.
Veriler, DAT modelinin sadece Bitcoin ile sınırlı kalmadığını da ortaya koyuyor. 2025 itibarıyla birçok DAT yapısı Ethereum ve Solana gibi yüksek hacimli kripto paraları da aktif biçimde portföylerine ekliyor. Hatta bazı kurumların bu varlıkların önemli kısmını elinde bulundurduğu görülüyor. Bu durum, kripto paraların dolaşım yapısına dair yeni değerlendirmeler yapılmasını da beraberinde getiriyor.
DAT modelinin *spot ETF’lere kıyasla pek çok avantaj sunduğu* vurgulanıyor. En başta gelen fark, ‘operasyonel esneklik’. Nispeten küçük ölçekteki DAT şirketleri, değişen piyasa koşullarına hızla adapte olabiliyor. Ayrıca staking gibi ek gelir fırsatları sayesinde sıradan ETF’lere göre daha yüksek getiri potansiyeline sahipler. Stratejik alımlarla portföylerini büyütmeleri de onları uzun vadede daha geniş bir yatırım çerçevesine taşıyor. MEXC Ventures’a göre bu farklılaşma, DAT yapılarının ‘primli değer’ oluşturabilmesinin temel nedeni.
Buna karşılık, bazı çevreler DAT şirketlerinin hisse fiyatlarının gerçek net varlık değerinin (NAV) üzerinde olduğunu savunuyor. Ancak rapora göre staking gelirleri ve etkin varlık yönetimi yoluyla yapılan yeniden yatırımlar sayesinde bu prim seviyeleri *rasyonel biçimde* açıklanabiliyor. Yani, elde edilen değer artışı yalnızca kripto fiyatlarına değil, iş modelinin tamamına bağlı.
Elbette her yatırım modelinde olduğu gibi DAT yapılarının da riskleri göz ardı edilemez. Özellikle primin sürdürülebilirliği, kripto piyasasındaki ani dalgalanmalar, düzenleyici belirsizlikler ve küçük ekiplerle büyük varlıkların yönetiminin getirdiği operasyonel zorluklar, dikkate alınması gereken başlıca unsurlar arasında. Bu yüzden uzmanlar, DAT’ın yüksek getiri arayan agresif yatırımcılar için uygun olabileceğini ancak mutlaka detaylı bir analiz ve ‘risk değerlendirmesi’ ile hareket edilmesi gerektiğini belirtiyor.
Sonuç olarak, DAT modeli kripto para piyasasının olgunlaşmasıyla birlikte geleneksel finans dünyasına bir köprü görevi görüyor. Sadece ‘al-tut’ yaklaşımının ötesine geçen aktif yönetim yapısı ve farklı gelir stratejileri, bu modeli ETF’lere kıyasla *daha stratejik bir yatırım seçeneği* haline getiriyor. MEXC Ventures, önümüzdeki dönemde DAT’ın kripto ve dijital varlık piyasasında giderek daha önemli bir yatırım yöntemi olarak konumlanacağını öngörüyor.
Yorum 0