Bitcoin(BTC) borsa yatırım fonları (ETF), erişim konusundaki engelleri ortadan kaldırsa da hâlâ pasif bir yatırım aracı olmanın ötesine geçemedi. Artık ihtiyaç duyulan şey; gerçek zamanlı inceleme ve doğrulama süreçlerine açık, kurumsal standartlara uygun şekilde *gelir üretebilen* yapılar.
Bitcoin, yalnızca dijital bir *değer saklama aracı* olmaktan çıkarak, *üretken bir sermaye* formuna evriliyor. Onu sadece uzun vadeli saklamak, yani dijital altın gibi davranmak, Bitcoin’in dijital çağdaki rezerv varlık olma potansiyelini tam olarak değerlendirememek anlamına geliyor. Bitcoin artık yalnızca bir değer deposu değil. Aynı zamanda programlanabilir teminat, üretime dayalı bir sermaye ve zincir üstü finansal projelerde kurumların dahil olabileceği bir temel katman olma özelliği taşıyor.
10 Ekim’de yaşanan büyük çaplı tasfiye olayı, risk yönetimi fonksiyonlarının etkin çalışmaması sonucu oluşmuştu. Ancak bu durum, çelişkili biçimde, Bitcoin odaklı *güvenli ve sade gelir projelerinin* ne kadar rekabetçi olduğunu ortaya koydu. Söz konusu dönemde piyasa oynaklığı artınca, fiyat farkları da genişledi ve buna bağlı olarak arbitraj fırsatları çoğaldı. Özellikle aşırı kaldıraç kullanılmayan *piyasa nötr stratejiler*, bu yüksek oynaklık koşullarında bile kazanç elde ederek dikkat çekti.
Son dönemde ise birleşebilir, *sermaye açısından verimli* altyapılar gelişim gösterdi. Gelir akışları şeffaf ve doğrulanabilir hale geldi. Kurumlara özel yönetim çerçeveleri, teknik ve yasal boyutta olgunluk seviyesine ulaştı. Buna rağmen kurumların elinde tuttuğu Bitcoin’ler, çok daha yüksek getiriler potansiyeline sahipken genellikle atıl durumda bekliyor.
Bitcoin’e yalnızca elde tutulacak bir varlık olarak değil, onun üzerine inşa edilecek *güvenilir gelir modelleri*yle değerlendirilmesi gereken bir döneme giriliyor. Bu da hem kurumsal katılımın artması, hem de merkeziyetsiz finansın sürdürülebilirliğinin sağlanması açısından kritik bir rol oynayabilir.
Yorum 0