Tiger Research, yakın tarihli bir raporunda blokzincir tabanlı sistemlerin temel değeri olan *şeffaflığın*, Web3 ekosistemi için hem fırsat hem de risk oluşturduğunu vurguladı. Şeffaflık, içeriden gözetimi ve kullanıcı güvenini artırsa da, fazla bilginin açıklanması bazı durumlarda protokolleri hedef alan sofistike saldırılar için zemin hazırlayabiliyor.
Raporda öncelikle blokzincirin temel ilkesi olan *herkese açık defter sistemine* dikkat çekildi. Bütün işlem verilerinin kamuya açık olması, Web3 kullanıcılarının proje ekipleri ya da yatırımcı cüzdanı hareketlerini anlık olarak takip edebilmesini sağlıyor. Bu sayede olası içeriden bilgi kullanımı ya da piyasa manipülasyonları daha erken tespit edilebiliyor. Tiger Research, 2024-2025 yılları arasında ekip cüzdanları ya da etkili kişilerin hareketlerini izleyerek erken uyarılarda bulunulmuş çok sayıda örneğe yer verdi. Öne çıkan örneklerden biri HAWK isimli *meme token* ile ilgiliydi. Bu token’ın yüzde 96’sının proje ekibine ait olduğunun ortaya çıkmasıyla, piyasa değeri yüz milyonlarca dolardan 60 milyon doların altına geriledi. Bu, şeffaflığın olumlu işlediği bir gelişme olarak yorumlandı.
Ancak rapor, şeffaflığın ters etkilerine de dikkat çekiyor. Web3’ün önde gelen türev işlem platformlarından Hyperliquid, işlem sistemi ve tasfiye eşiklerini tam anlamıyla kamuya açık biçimde sunarak *ters etkiyle* ciddi bir saldırıya uğradı. Saldırganlar, platformun şeffaf verilerini analiz edip tasfiye noktalarını hesapladı ve bu veriler ışığında büyük ölçekli pozisyonlar alarak piyasa fiyatlarını yapay şekilde manipüle etti. Sonuç olarak, Hyperliquid’in HLP kasasında milyonlarca dolarlık zarar oluştu ve JELLY token borsadan çıkarılmak zorunda kaldı. Tiger Research’e göre bu olay, şeffaflığın yalnızca etik ya da meşruiyetle sınırlı kalmayıp, sistematik finansal saldırılar için kullanılabileceğini güçlü bir şekilde gösteriyor.
Bu risklerin yalnızca belirli projelerle sınırlı olmaması da konunun bir diğer boyutu. Yapısal olarak *görünürlüğe* dayalı sistemlerde, adaletle güvenlik arasında sürekli bir denge kurulması gerekiyor. Hyperliquid örneğinin dışında da pek çok kullanıcı, *on-chain* verileri inceleyerek büyük yatırımcıların pozisyonlarını hedef aldı. Regulasyonlara aykırı bir durum olmasa da, sadece büyük meblağlarla işlem yapıldığı için bazı kullanıcılar saldırıya açık hale geldi. Bu ‘Web3 versiyonu Davut ve Golyat’ psikolojisi, büyük yatırımcıların ekosisteme girmesini engelleyebilir ve genel büyümeyi olumsuz etkileyebilir.
Sonuç olarak, asıl mesele *dengeyi sağlamak*. Web3’ün temeli olan merkeziyetsiz güven yapısı için şeffaflıktan ödün verilemez. Ancak Tiger Research raporuna göre, önemli olan bilgilerin gizlenmesi değil, her şeyin açık olduğu durumda dahi dayanıklı kalan sistemler kurabilmek. Bunun için protokol tasarımının en başından itibaren hem *dirençli yapılar* hem de *kriz yönetim mekanizmaları* ile desteklenmesi gerektiği belirtiliyor. Bunlara örnek olarak DAO temelli acil müdahale sistemleri ya da ödül programlı güvenlik açıkları yarışmaları gösteriliyor.
Tüm işlemlerin gerçek zamanlı şekilde açıklandığı bu şeffaf ortam, Web3’ün en güçlü yanlarından biri. Ancak aynı bilgilere saldırganların da erişebilmesi, sistemin *sağlamlığı*nı esas rekabet avantajı haline getiriyor. Bu noktada sadece teknik dayanıklılık değil, aynı zamanda tüm ekosistem oyuncularının bilinç düzeyi ile tasarım felsefesinin gelişimi de kritik hale geliyor.
Yorum 0