Tokenlaştırılmış altının, geleneksel ETF’ler gibi 'kâğıt altın' formlarına kıyasla birçok açıdan üstün olduğu yönünde yeni analizler ortaya çıktı.
Gold DAO’nun kurucularından Melissa Song ve Dustin Becker, yakın zamanda Cointelegraph’a verdikleri röportajda tokenlaştırılmış altının öne çıkan üç temel avantajına dikkat çekti. Gerçek altın rezervlerine dayanan tokenlar sunan merkeziyetsiz bir yapı olan Gold DAO’ya göre, bu avantajların ilki, tokenların her birinin benzersiz bir seri numarasıyla etiketlenmiş fiziksel altınla 1:1 oranında değiştirilebilir olması. Yani, token sahibi dilediğinde karşılığında gerçek altını alabiliyor; bu da yatırımcılara *doğrudan mülkiyet* sağlıyor. Bu yönüyle tokenlaştırılmış altın, *sadece altın fiyatına yatırım yapma imkânı sunan* ETF’lerden ayrışıyor.
İkinci olarak, bu varlıkların merkeziyetsiz finans (DeFi) platformlarında *teminat* olarak kullanılabilmesi sayesinde, çok çeşitli finansal işlemlerde değerlendirilebileceği belirtiliyor. Üçüncü avantaj ise *isteğe bağlı likidite* özelliği; tokenlar oldukça hızlı ve verimli bir biçimde alınıp satılabiliyor. Melissa Song, ETF yatırımlarının aslında altın fiyatına yönelik bir spekülasyon olduğunu, fakat fiziksel mülkiyet sunmadığını vurguladı.
Gold DAO temsilcileri, bu tür avantajların, artan altın talebiyle birleşince tokenlaştırılmış altına yönelik ilgiyi daha da artırdığını ifade etti. Özellikle 2025 yılında altın fiyatlarında görülen keskin yükselişte, *ABD'nin devasa kamu borcu* ile *küresel jeopolitik belirsizliklerin* önemli rol oynadığına dikkat çekiliyor.
Kripto varlıklarla fiziksel varlıklar arasındaki çizgilerin giderek silikleştiği bir dönemde, tokenlaştırılmış altın sadece bir *güvenli liman* değil, aynı zamanda yeni nesil bir finansal araç olarak konumlanıyor.
Yorum 0