Aave(AAVE) kurucusunun 10 milyon dolarlık alımı yönetişim tartışmalarını alevlendirdi

Aave’nin kurucusu Stani Kulechov, yaklaşık 10 milyon dolarlık Aave(AAVE) token alımı gerçekleştirince, bu hamlenin yaklaşan yönetim oylamalarında etkili olmak için yapıldığına dair ciddi şüpheler gündeme geldi. Yaşanan gelişmeler DeFi (merkeziyetsiz finans) protokollerinde karar alma süreçlerinin gerçekten ‘merkeziyetsiz’ olup olmadığını bir kez daha sorgulatıyor.

DeFi stratejisti Robert Mullins, 24’ünde yaptığı paylaşımda Kulechov’un bu büyük alımını sadece bir yatırım olarak değil, kritik bir oylama öncesi stratejik bir hamle olarak değerlendirdiğini belirtti. Mullins, token tabanlı yönetişim sistemlerinin bu tür ‘saldırılara’ karşı yeterince dayanıklı olmadığını savundu.

Benzer endişeler diğer kripto topluluğu üyeleri tarafından da dile getirildi. Tanınmış kullanıcılardan Sisyphus, Kulechov’un geçmişte milyonlarca dolarlık AAVE satışları gerçekleştirdiğini anımsatarak, bu son alımın arkasında yatan ekonomik mantığın sorgulanması gerektiğini söyledi.

Tartışmanın merkezinde, Aave protokolüne ait marka varlıklarının DAO (merkeziyetsiz otonom organizasyon) yapısı altına alınmasına ilişkin bir oylama yer alıyor. Bu varlıklar; alan adı, sosyal medya hesapları ve fikri mülkiyet gibi, Aave ismini taşıyan tüm kritik unsurları kapsıyor. Ancak bu teklifin, topluluk içerisinde yeterince tartışılmadan aceleyle Snapshot isimli oylama platformuna taşınması itirazlara yol açtı. Teklifin hazırlayıcısı, Aave Labs’in eski CTO’su Ernesto Boado, kendi onayı alınmadan teklifin oylamaya sunulduğunu belirterek topluluk güveninin zedelenebileceğini dile getirdi.

Oylamayla ilgili bir başka dikkat çekici veri ise, oy hakkı dağılımındaki aşırı dengesizlik. Snapshot verilerine göre, aday gösterilen kararın oylanmasında en fazla oy gücüne sahip ilk üç adres, toplam oy gücünün yüzde 58’inden fazlasını elinde bulunduruyor. En büyük adreste yaklaşık 270 bin AAVE bulunuyor ve bu tek başına yüzde 27’lik bir etki anlamına geliyor. USD.ai’in kurucusu Samuel McCulloch ise bu durumu “rezalet niteliğinde bir yönetişim yapısı” olarak nitelendirdi. Ona göre, bu yapıda az sayıda büyük token sahibi topluluk adına kararları fiilen tek başına alabiliyor.

Yaşanan gelişmeler, DeFi protokollerinde proje kurucularının ve ilk dönem yatırımcıların fazla sayıda token sahibi olması dolayısıyla sistem üzerinde hâlâ ciddi etkilerinin bulunduğunu yeniden gündeme taşıdı. Buna bağlı olarak, token tabanlı bir yönetişim sisteminin küçük paydaşları yeterince koruyamadığı ve bu durumun protokolün adaletini zedeleyebileceği konusunda eleştiriler yoğunlaşıyor.

Stani Kulechov ise bu konuyla ilgili yapılan basın sorgularına henüz bir yanıt vermedi.