Web3 ekosisteminde projelerle erken yatırımcıları buluşturmak amacıyla geliştirilen *launchpad* yapıları, zamanla ilk amacından uzaklaştı. Bugün birçok launchpad, uzun vadeli başarıdan çok kısa sürede fon toplama aracı haline geldiği yönünde eleştirilere maruz kalıyor. Platformların büyük bölümü, ürün geliştiricilere gerekli desteği sunmaksızın yalnızca biçimsel token arzları üretirken, düşük kaliteli projelerin ekosisteme girişini de kolaylaştırdığı yönünde uyarılar var.
Bunun belirgin örneklerinden biri olarak Virtuals Protocol gösteriliyor. Yapılan açıklamalara göre, bu projede 2025 Şubat'a kadar 17.000’in üzerinde yapay zekâ ajanı token’ı piyasaya sürülecek. Altyapı tarafında genişleme devam ediyor gibi görünse de, bu gelişme launchpad’lerin sürdürülebilirliği ve projelerin sorumluluğu konusunda ciddi soru işaretlerini beraberinde getiriyor. Gerçek değeri olmayan projeler kolayca fon elde ederken, çoğu başarısızlıkla sonuçlanıyor. Bu durum, ekosistemdeki yapısal sorunları da görünür kılıyor.
Oysa launchpad modeli başta, umut vadeden teknolojilere sahip girişimlerin tüm dünyadan yatırım alabilmesini sağlayan dijital bir pazar olarak kuruldu. Şeffaf fon toplama süreci ve marka bilinirliği kazandırma kapasitesiyle Web3’ün ilk döneminde önemli bir rol oynadı. Ancak zaman geçtikçe bu yapı, yenilikçi teknoloji geliştirmekten çok ‘yatırım çekmeye’ odaklanan bir sisteme dönüştü. Bu nedenle bazı uzmanlar, launchpad’leri merkeziyetsiz bir “Shark Tank” platformuna benzetiyor.
Birçok launchpad platformu çoklu blokzincir desteği sunarak tarafsız kalmaya çalışsa da, bu durum aslında kalite kontrol eksikleri ve teknik standartların yetersizliğiyle sonuçlanıyor. Başlangıçta herkesin kolayca token çıkarabilmesi avantaj gibi görünürken, artık doğrulanmamış fikirler ve agresif pazarlama faaliyetleri nedeniyle hem yatırımcılar hem de geliştiriciler zarar görüyor.
Launchpad modeli, geçmişte kısa vadeli token dağıtımına odaklanan Web3 projeleri için kullanışlı olmuş olabilir; ancak günümüzün daha olgunlaşmış piyasasında ve sıkılaşan regülasyon ortamında etkisini yitirmiş durumda. Artık yalnızca fikirle büyük yatırım toplamanın mümkün olduğu dönem sona erdi. Bugünün ihtiyaçları, gerçek bir ürün ve net bir iş modeli sunabilen projelerin öne çıkarıldığı bir değerlendirme sistemini gerektiriyor.
Değişen ortamda bir diğer yapısal sorun da geliştiriciler için yeterli altyapı desteğinin bulunmaması. Çoğu geliştirici kendi başına arka uç sistemleri kurmak, sunucuları yönetmek ve güvenliği tasarlamak zorunda kalıyor. Sadece fon sağlayan geleneksel launchpad'ler bu darboğazı aşmada yetersiz kalıyor ve özellikle kaynakları kısıtlı girişimciler için büyük engeller oluşturuyor. Başarılı bir ürün çıkışı için sadece sermaye değil, üretkenliği artıran entegre araçlar ve teknik altyapı desteği de şart.
Ayrıca, çoklu ajan yapısını destekleyen uygulamaların öne çıkması, gelecekteki launchpad yapılarının nasıl evrileceğine dair ipuçları veriyor. Yapay zekâ ajanlarının önümüzdeki yıllarda baskın teknoloji trendi haline gelmesi beklendiğinden, artık yalnızca akıllı sözleşme dağıtımı değil, gerçek kullanıcı problemlerini çözen ve gelir yaratabilen uygulama merkezli bir ekosisteme geçişin gerekliliği konuşuluyor. Bazı yorumlara göre, önce uygulamayı geliştirip sonra launchpad yapısını onun üzerine inşa etmek daha doğru bir yaklaşım olabilir.
Sonuç olarak, odak noktası token dağıtımı değil, ürün temelli büyüme olmalı. Daha iyi araçlar olmadan daha iyi projeler de geliştirilemez. O nedenle yeni nesil launchpad’lerin temel önceliği, uçtan uca geliştirme sürecindeki zorlukları aşmak, standartlar oluşturmak ve projeler arasında şeffaf teşvik mekanizmaları sunmak olmalı. Gerçekten katkı sağlayan bir ekosistem yaratmak istiyorsa, launchpad’ler eski modellerde ısrar etmemeli.
Yorum 0