Kripto piyasasında zenginleşme yolları değişiyor. Bir zamanlar Bitcoin(BTC) gibi kripto varlıkları uzun vadeli tutarak fiyat artışı beklemeye dayalı ‘HODL’ stratejisi oldukça popülerdi. Ancak artık bu yaklaşım etkisini yitiriyor. Günümüzde esas mesele, ‘ne kadar uzun süre tutmak’ değil, ‘ne kadar akıllıca yönetmek’ olarak öne çıkıyor.
Kripto paraların ilk döneminde, yalnızca varlığı elde tutmak kâr getirebiliyordu. Ancak zamanla fiyat dalgalanmaları azaldı ve piyasa daha olgun hale geldi. Bu da yatırımcıları daha aktif yönetim stratejilerine yöneltti. Örneğin, varlıkları teminat göstererek kredi almak ya da piyasa düzeltmesinde portföyü düşük riskli varlıklara, örneğin stablecoin’lere çevirmek gibi yöntemler tercih ediliyor. Son dönemde ABD hazine tahvillerinin tokenlaştırıldığı ürünler ya da getiri sağlayan dijital tahviller de yatırım alternatifleri arasına girmiş durumda.
‘Tokenlaştırma piyasası’nın hızlı büyümesi bu değişimi net şekilde gösteriyor. Blokzincir üzerinde ABD hazine tahvillerini dijital varlıklara dönüştüren ‘tokenlaştırılmış tahvillerin’ hacmi 70 milyar doları (yaklaşık 93,100 milyar TL) geçti. Tokenlaştırılmış gerçek dünya varlıklarına dayalı toplam kripto piyasası ise sadece 3 yılda üç kat büyüyerek yaklaşık 240 milyar dolara (yaklaşık 319,700 milyar TL) ulaştı. Uzmanlar bu sektörün önümüzdeki 10 yıl içinde onlarca trilyon dolarlık hacme ulaşabileceğini düşünüyor.
Stablecoin’ler de artık sadece birer ‘ticaret aracı’ değil; küresel ödemelerin altyapısını oluşturan temel bileşenlerden biri haline geliyor. Toplam piyasa değeri 300 milyar doları (yaklaşık 398,900 milyar TL) aşan stablecoin’ler, işlem hacmi açısından çoktan PayPal ve Visa’yı geride bıraktı. ABD otomatik ödeme sistemi(ACH) ile kıyaslandığında ise yaklaşık %40’lık bir takas hacmine ulaştığı görülüyor.
DeFi (merkezsiz finans) ekosistemi de büyümeye devam ediyor. Geleneksel finansın düşük faizli mevduat ürünlerinden farklı olarak, dijital varlıklara dayalı gelir ürünleri yıllık %4 ila %10 arasında getiri sunarak yatırımcıların ilgisini çekiyor. Şu anda DeFi platformlarında kilitli toplam değer (TVL) 160 milyar doları (yaklaşık 212,800 milyar TL) aşmış durumda ve bu, DeFi'ın artık ciddi bir finans sistemi alternatifi haline geldiğinin göstergesi.
Kripto kredi piyasasında da sermaye kullanımının evrimi dikkat çekici. Kripto varlıkları teminat olarak göstererek alınan kredilerin hacmi 44 milyar doları (yaklaşık 58,540 milyar TL) geçti ve bu, bir çeyrekte %40’tan fazla artış anlamına geliyor. Bu strateji, varlıkları satmadan uzun vadeli pozisyonları korurken likidite ihtiyacını da karşılamayı mümkün kılıyor. Yatırımcılar arasında giderek daha fazla benimsenen bir model haline geliyor.
Özellikle Z kuşağının yatırım alışkanlıkları önceki nesillerden ayrışıyor. Genç yatırımcılar portföylerini pasif bir ‘kasa’ gibi değil, aktif bir ‘üretken sermaye’ olarak konumlandırıyor. Varlıkları sık sık yeniden düzenliyor, gerektiğinde kullanıyor ve dijital gelir fırsatlarını sürekli araştırıyorlar. Bu da ‘esneklik’ ve ‘etkinlik’ kavramlarını yeni zenginlik ölçütleri haline getiriyor.
Elbette hâlâ toplam Bitcoin arzının %60’ı bir yıldan uzun süredir hiç hareket ettirilmemiş durumda. Ancak bu durum değişiyor. Basit tutma stratejileri giderek demode hale gelirken, sermayesini aktif yönetenler yeni normal hâline geliyor.
Özetle, bugün ‘zenginlik’ artık bir ‘biriktirme’ değil, ‘yönetme’ meselesi haline geldi. Statik bir kasa yerine, duruma göre yeniden dağıtılabilen ve dönüştürülebilen dinamik bir yapı kurmak yeni finansal dünyada çok daha anlam kazanıyor. Gerçek rekabet gücü, ‘ne kadar uzun tutabildiğinden’ ziyade, ‘ne kadar çevik hareket edebildiğine’ dayanıyor.
Yorum 0