Back to top
  • 공유 Paylaş
  • 인쇄 Yazdır
  • 글자크기 Yazı tipi Boyutu
URL kopyalandı.

Blokzincir, interneti yeniden özgürleştiriyor: Web2'nin merkeziyetine karşı dijital direniş

Blokzincir, interneti yeniden özgürleştiriyor: Web2'nin merkeziyetine karşı dijital direniş / Tokenpost

1989’da Tim Berners-Lee, açık bilgi paylaşımını mümkün kılan bir internet vizyonuyla World Wide Web’i hayata geçirdi. Herkesin erişebileceği, birlikte çalışabileceği ve bilgiyi özgürce paylaşabileceği bir dijital alan hedefleniyordu. Ancak 2025’e gelindiğinde internet bu idealinden uzaklaştı. Günümüzde web, dev veri şirketlerinin hegemonyası altında; bu şirketler kullanıcı verilerini *izinsiz* toplayarak kazanca çeviriyor ve bilgiye erişimi *kontrol* ediyor. Web2 döneminin büyük firmaları, bilgi asimetrisinden faydalanarak kullanıcıların üzerinde baskı kuruyor ve interneti adeta *duvarlarla çevrili* bir bahçeye dönüştürüyor.

İşte bu noktada *blokzincir* tabanlı dağıtık teknolojiler devreye giriyor. Amaç, mevcut kapalı yapıları aşarak merkezi olmayan, sansüre dirençli, herkesin erişimine açık bir veri interneti oluşturmak. Açık kaynak kodlar ve dağıtık altyapılar, herhangi bir merkezi otoriteye gerek duymadan hizmet ve veri akışını sağlayarak *özgür internetin* temelini oluşturuyor.

Web2 dünyasındaki sorunlar somut örneklerle kendini gösteriyor. 2024 yılı Haziran ayında, Meta(META), Avrupa Birliği’nden kullanıcı izni almaksızın Facebook ve Instagram gönderileri ile görsellerini yapay zeka(AI) model eğitimi için kullandığı gerekçesiyle, AB’ye bağlı 11 ülkede kişisel verilerin korunması yasasını ihlal ettiği iddiasıyla dava edildi. Bu durum, Meta’nın kullanıcıların onayı olmadan veri topladığını ve bu verileri gelişmiş algoritmalarla işleyerek kamuoyunu ve duyguları yönlendirmek amacıyla kullandığını ortaya koyuyor.

Ayrıca, Cambridge Analytica skandalını hatırlayanlar için verilerin siyasi amaçla manipüle edilmesinin şaşırtıcı olmadığı da ortada. Şirketler, kullanıcı davranışlarını yönlendirip belirli görüşleri aşılayabiliyor, hatta kamu sağlığı ve ekonomik göstergeler hakkında *yanıltıcı bilgiler* yayarak bireyleri etkileyebiliyorlar. Avrupa Komisyonu bu bağlamda Apple(AAPL), Meta(META), Amazon(AMZN) ve Alphabet(GOOGL) gibi büyük teknoloji şirketlerini Dijital Pazarlar Yasası(Digital Markets Act) ihlali gerekçesiyle incelemekte. Meta’ya ayrıca *kişisel veri ihlali* nedeniyle yaklaşık 1.3 milyar dolar, yani 1 trilyon 900 milyar won düzeyinde ceza kesildi.

Böyle bir ortamda *ifade özgürlüğü* ve *özgür düşünce* yalnızca söylemde kalıyor. İnternetin gerçek amacını geri getirebilmek için tam anlamıyla dağıtık bir teknolojik altyapıya geçiş şart. Blokzincir teknolojisi, ön yüz, arka yüz, veri depolama ve içerik dağıtım ağı(CDN) dahil olmak üzere uygulamayı oluşturan bütün parçalar üzerinde merkezileşme riskini azaltıyor ve sansüre karşı dirençli sistemler kurmayı sağlıyor.

Ancak halen birçok dağıtık uygulama(DApp), merkezi veri altyapılarına bağımlı şekilde çalışıyor. Örneğin, Ethereum(ETH) ağındaki düğümlerin üçte ikisinden fazlasının yalnızca üç büyük bulut sağlayıcısına bağlı olması, ciddi bir *tekil arıza* riski oluşturuyor. Bu da Tornado Cash gibi projelerin, devlet düzenlemelerinde yaşanan değişikliklerden kolayca etkilenebilmesine neden oluyor.

Bu bağlamda, dağıtık veri depolama protokolleri olan IPFS ve Filecoin(FIL), bu sorunları çözebilecek temel teknolojiler olarak öne çıkıyor. *Tahrifata dirençli* yapıları ve sürekli erişilebilir veri depolamaları sayesinde, uygulamalarda bilgi akışı tek bir grup ya da kuruluşa bağlı olmaksızın sağlanabiliyor. Uygulama arka ucundaki verileri ön uca bağlayan RPC (uzaktan prosedür çağrısı) sistemlerinin dahi merkezi servis sağlayıcılara bağımlı olması, X gibi platformlarda görüldüğü gibi geniş çaplı siber saldırılarda *veri hatası* ya da *hizmet kesintileri*ne yol açabiliyor.

Bu sınırları aşabilmek için, *bağımsız düğüm operatörlerinin* yönettiği bir dağıtık ağ inşa edilmesi gerekiyor. Veri sorguları ve iletimi ağ üzerinden yatay şekilde dağıtıldığında, herhangi bir tekil başarısızlık kaynağına bağlı kalmadan istikrarlı bir veri erişimi sağlanabiliyor. Böylece birkaç düğüm çevrimdışı olsa bile sistem *kesintisiz* çalışmaya devam ediyor ve kullanıcıların ifade özgürlüğü korunuyor.

İçerik dağıtım ağları(CDN) da politik baskı ya da piyasa etkisiyle erişimi sınırlayabildiğinden sorun oluşturuyor. Merkezi CDN sistemleri, şeffaf olmayan karar yapılarıyla veri akışını kısıtlayabiliyor ve bu da ülkelerin politik koşullarına veya şirketlerin çıkarlarına göre bilgiye erişimi engelleyebiliyor.

Sonuç olarak, internetteki bu bağımlılıktan kurtulmak için sıfırdan *yeniden tasarlanmış* bir dağıtık teknoloji altyapısı şart. Blokzincir tabanlı sistemler, merkezi şirketlerin kontrolünü sistemin özünden uzaklaştırarak açık kaynaklı bir dijital dünyaya geçişi mümkün kılıyor. Bu da Tim Berners-Lee'nin kurduğu internetin özünü, yani herkesin erişip özgürce iletişim kurabileceği bir ağ yapısını geri getirebilmenin ilk ve en somut adımı niteliğinde.

<Telif hakkı ⓒ TokenPost, yetkisiz çoğaltma ve yeniden dağıtım yasaktır >

Popüler

Diğer ilgili makaleler

Baş makale

Kraken, NinjaTrader’ı 1,5 milyar dolara satın almaya hazırlanıyor

Yorum 0

Yorum ipuçları

Harika bir makale. Takip talep etme. Mükemmel bir analiz.

0/1000

Yorum ipuçları

Harika bir makale. Takip talep etme. Mükemmel bir analiz.
1