AB MiCA ile netleşiyor, Birleşik Krallık sandbox modeliyle öne çıkıyor

Dijital varlık piyasasında düzenlemeler hızla gelişirken, Avrupa bu değişimin merkezinde yer alıyor. Avrupa Birliği (AB), tüm üye ülkeler için geçerli olan ‘Kripto Varlık Piyasaları Yönetmeliği’ (MiCA) ile ortak bir çerçeve sunarken, Brexit sonrası kendi yolunu çizen Birleşik Krallık ise hâlâ kapsamlı bir düzenleme üzerinde çalışıyor.

AB cephesinde MiCA düzenlemesi öne çıkıyor. Bu yasa, 27 üyeli blok genelinde kripto para endüstrisine *birleşik bir düzenleyici çerçeve* getiriyor. Özellikle ‘pasaportlama’ sistemi sayesinde, bir AB ülkesinden lisans alan bir kripto hizmet sağlayıcısı(CASP), ek izin almadan tüm AB genelinde faaliyet gösterebiliyor. Bu sayede şirketler, geçmişte ülke bazında ayrı izin süreçlerine zaman ve para harcamak zorundayken, artık tek lisansla Avrupa pazarının tamamına erişim sağlayabiliyor. Bu durum, on binlerce euroluk maliyeti ve birkaç aylık zaman kaybını ortadan kaldırırken, şirketlerin genişleme sürecine *önemli bir hız katıyor*.

Buna karşın Birleşik Krallık, daha esnek fakat *homojen olmayan bir düzenleyici yaklaşıma* sahip. Hükümet, “dünyanın lider yenilik merkezi” olma hedefiyle hazırladığı ‘Değişim için Plan’ doğrultusunda yeni bir yasa taslağını devreye almayı planlıyor. Önceden sadece tavsiye niteliğindeki standartların artık yasa haline getirilmesiyle birlikte kullanıcı koruması ve şeffaflığa vurgu yapan somut bir *hukuki çerçeve* oluşacak. İngiliz hükümeti, kripto paraların ülke ekonomisine yaklaşık 77 milyar dolar (yaklaşık 10 trilyon 703 milyar TL) katkı sağlayabileceğini öngörüyor.

İlgi çeken bir diğer gelişme ise Birleşik Krallık’ın ABD ile birlikte *sandbox alanları* üzerinde çalışıyor olması. Bu alanlar, yeni kripto ürünlerinin gerçek piyasa koşullarında deneme şansı bulduğu, düzenlemenin sınırlı ama koruma önlemlerinin sürdüğü özel uygulama bölgeleri olarak tanımlanıyor. Böylece yenilikçi çözümler, sıkı kurallardan muaf tutulmadan uygulamaya geçebiliyor.

Kripto fon yöneticileri açısından bu iki farklı sistem *stratejik bir tercih meselesi* haline geliyor. MiCA’nın sağladığı şeffaf ve öngörülebilir yapı, kurumsal yatırımcı çekme konusunda güçlü avantaj sağlıyor. Özellikle sınır ötesi faaliyet göstermeyi hedefleyen şirketler için, MiCA düzenlemesinin sunduğu *hukuki istikrar* büyük önem taşıyor. Bu nedenle, fon yönetim altyapısı güçlü olan Lüksemburg gibi ülkeler, bölgesel merkez olarak öne çıkıyor.

Öte yandan Birleşik Krallık, daha hızlı deneysel çalışmalar ve *yaratıcı iş modelleri* için ideal bir ortam sunuyor. Bu, özellikle fintech girişimleri veya yeni DeFi çözümlerini test etmek isteyen firmalar için çekici bir avantaj. Sandbox yaklaşımı sayesinde, Birleşik Krallık'ın düzenleme merkezinden çok *yenilik odaklı bir bölge* konumuna gelme potansiyeli bulunuyor.

Sonuç olarak, AB ve Birleşik Krallık, birbirine rakip olmak yerine *birbirini tamamlayan iki ayrı model* olarak konumlanabilir. MiCA ile yürürlüğe giren sıkı ve yapılandırılmış sistem, Avrupa’yı *istikrarlı bir yatırım merkezi* haline getirirken; Birleşik Krallık daha açık görüşlü ve DeFi odaklı bir piyasa modeliyle öncü rol üstlenebilir. Dijital varlıkların geleneksel finans dünyasına entegre olduğu bu dönemde, her iki yaklaşımın da kendi yöntemleriyle piyasanın büyümesine katkı sağlaması bekleniyor.